GB'yim


Enerjimi toplayıp Duruşa bayramlık bakmaya çıkmak istiyorum, ama yaz yaz hiç te kafamda bişey yok, sanki bayramlık dediğin kışın alınır, mus çorap alınırrrr, kadife elbise alınırrrr, içine badi, dışına hırka fln, yani yazlık elbise mi sadece bu bayram?

Minik zigotla 6. ayımızdayız, göbüş yüzünden ayaklarımı göremiyorum adeta. Duruşta bu kadar büyük değildi karnım. Arada bir çıkarıp yan koltuğa bırakmak istiyorum bu kocaman topu, ya da bi taşıyıcı anne fln olsa arada sırada o taşısa dimi ama :) Bir de çok hareketli, ben Durunun bir ufacık kımıldanışı için uzun uzun beklerdim, çok nazlıydı balım ama bu zigotta durmak bilmiyor, gece bile uyuyamıyorum hareketliliği yüzünden. Abartmıyorum günlük, inan bana. Yoksa bu durum önümüzdeki güzel yılların habercisimi, doğduktan sonrada hep peşinden mi koşturucak bu çocuk beni? Errrrrkekkk çocuk böy le bi şey mi yok saaaaaaaa!!!!!!!!!!!!!! Haaayyyııırrrr!!!!
Bu ay doppler istedi dr.um, bende risk grubunda değilsem istemiyorum dedim, sen bilirsin dedi, zaten her gittiğimde ultrasona da girmek istemiyorum, uzun uzun seyrettiriyor tabi, hoşuma gittiğini düşünüyor, normal olarak, ama ben nedense sevemedim sevemiyorum, midemdeki bulantı kırıntıları faaliyete geçiyor, çözemediğim bir durum ama üstünde durmuyorum.
-Folik asit bittimi dedi dr.cum,
-başlamadı, dedim,
-multivitamin?
-maalesef.
-demir? midemi yakıyor kullanamadım dedim, bağırsakta çözüleni varmış, onu yazdı, iki gün kullandım, sevindim, yapabileceğim galiba diye düşündüm, ama üçün gün, kahfaltımı yapıp ayağa kaktığımda midemdeki ejder bir itfaiye hortumu şiddetiyle faaliyete geçti, zar zor içtiğim sütler de tam anlamıyla burnumdan geldi. Kusma işlerinde kapanışı muhteşem bir şekilde yaptıktan sonra, hemen ortalardan kalktı bütün vitamin mineral. Ama dr.civanımın da pes etmeye niyeti yok, çetincuvez, demir iğnesi verebilirmiş, değerlerime baktıktan sonra... Acaba çocuumun adını Demir mi koysam, ordan kapatsın artık açığı doğduktan sonra :)
Bunların dışında herhangi bir iletişimimiz yok drcumla, muhtemelen beni tanımıyor bile her ay gittiğimde :) Hiç soru sormayan, ilgisiz bir anne adayıyım işte. Bazen evde doğuranlara özeniyorum, hiç dr. a gitmeyenler ya da ilklerde, o da sadece doğumda dr. la karşılaşıp, sonrakileri evde doğuranlar var... Demir ihtiyacı hasıl olduğunda kül, patates kabuğu, toprak yiyenler var... Yüksek rakımlı karadeniz sırtlarında, sabah tarlaya gebe gidip, akşam tarla işlerini bitirmiş, çocuğunu doğurmuş, emzirmiş, sırtına bağlamış evine dönmüşler var... O kadar babayiğit değilim, ağrı eşiği diye de bişey var günlük, şarkısıda var, duymuşsundur, ama hastane ve dr, görmek istemiyorum, yine de allah düşürmesi, ve de eksikliğini göstermesin diyerek, üstüme düşen şükür-teşekkür bölümünü de ekliyorum...

Devamını Oku »

Klon Savaşları


Sevimli pandam fındık burnum merkepçimle anneanne tatil köyündeyiz bir süredir. Akşam üstü park ve 'kaşif Duru' saatimiz var. Yürüyüşe çıkıyoruz önce, hergün yeni bir park keşfediyoruz, biraz yeni parkta ve sokakta oyalanıp kendi parkımıza dönüyoruz. Çokça muhabbet ediyoruz yolda, sadece eskisi gibi yanyana sallanamıyoruz, fazla atraksiyon katamıyoruz, en azından ben çok iştirak edemiyorum enerjisine. Bu da kendimi ağır, hantal ve yaşlı hissettiriyor. Liseden beri sabitlemek için büyük çaba sarfettiğim kilomun hızla artmaya başlamasımı bunun nedeni, kocaman bir göbekmi, hormonlarmı, yoksa benim de artık kabullenmem gereken acı gerçeklermi sence günlük?
Yine de içimdeki dış ses bana bu günlerimizin özlemle anacağımız çok özel zamanlar olduğunu, bu neşeli gezmelerimizin daha minik bir fındıkburun tarafından sabote edileceğini hatırlatıyor, tadını çıkarmaya bakıyoruz bizde...





Not: resimdeki ben değilim, benim klonum Aylin!!!!!!!!!!!!!!

Devamını Oku »

Büyüdümmü ben?


Anneanne-anne-teyze üçgeninde kendine bir alan oluşturmaya çalışıyor, hepimizden kaptığı bir eda, bir tavır var, sanki bu yaz daha hızlı büyüyor... Belkide biz, daha küçük boyu gelmeden daha, ablalık makamına konumlandırdık bile... Bundan sonra da muhtemelen sıkça 'o küçük ablası' lafını duyacak, bizden, başkalarından...

Devamını Oku »

Olmalııııı mı olmamalııııı mı?



Duruş bu hafta üç gün havuza gitti okulla birlikte. Kendi öğretmenimiz yok, mevcut öğretmeniyle öncesinde tahminlerimi paylaştım, girmek istemeyebilir diye, öyle de olmuş, büyük havuza girmek istememiş, biraz küçük havuza ayaklarını sokmuş. Hatta son gün havuza gitmek istemediğini, büyük havuzdan korktuğunu söyledi.
'kollukların var ama' dedim,
'kolluklarım çıkarsa ya, öğretmenim söyledi, bi çocuğun tek kolluğu çıkmış, boğulma tehlikesi atlatmış' dedi,
bu fikri çok sabitlemiş kafasında, kolay çıkan bişey olmadığını söylesemde pek aklına yatmadı...Aslında yüzmeyi öğrenmemiz gerektiğini, bunun tehlike anında bizim için çok önemli olduğunu falan anlattım biraz, ilgilenmedi. Ben de bu tip durumlarda takındığım tipik tavrımla, tepkisiz görünmeyi seçtim,
'tamam yarın istersen girersin, istersen girmezsin, yarın karar ver' dedim.
Denize girme konusunda da ısrarcı olmuyorum gittiğimiz zaman, gir ya da girme demiyorum kendi istediği gibi oynuyor deniz kenarında, aslında bağırta bağırta kucaklanıp suya sokulan çocuklar daha doğrusu aileler bana çok sempatik görünmediği için , kendi haline bırakmayı daha uygun buluyorum. Ama babası denize alışana kadar tatilin bittiğini söyleyip olayı hızlandırma düşüncesine daha yakın. Kucaklayıp denize sokmaktan yana. Neyse, bu bizim kendi aile içi görüş ayrılığımız olarak kalsın!
Konuuyu öğretmeniyle konuşurken, istemediği için yaz okulunu bırakabileceğimizi söyledim, ısrarcı olmak istemiyorum dedim, o daha farklı düşünüyordu; Durunun çok el bebek gül bebek büyüdüğünü, bazı konularda ısrarcı, kararlı olmanın daha faydalı olduğunu söyledi, ve bir kere başardığında hep yüzmek isteyeceğini, korkusunu yeneceğini söyledi. Aslında bana da mantıklı geldi. Ben geçen sene Duruyu arkadaşıyla birlikte baleye götürdüm, kucağımdan inmedi, istemedi, peki! dedim ve ısrar etmedim. Bir sene konuyu açmadım ve bu sene tekrar götürdüm, minik balerinleri izledik beraber, hoşuna gitmiş gibiydi, çıkınca
'nasıldı?' dedim, 'güzelll' dedi, 'sende yapmak istermisin?' dedim, 'hayır' dedi. Çok kendinden emin söyledi, hiç düşünmeden! Ben de yine 'peki' dedim.
Bizim çocukluğumuzda çok fazla çocukların aktiviteleri üzerine kafa yormazdı aileler, azınlıktaydı aramızda bale yapıp enstruman çalan, spora giden, hayranlıkla izlerdim ben, sınırlı sayıdaki şanslı azınlığı. Bizim kuşağın çocukları faaliyetten faaliyete sürüklemesinin altında belki bu özenti var, belki, çocuklarımız için en iyisini yapma telaşı var, bilemiyorum ama ben çocukken özendim diye Duruya dayatmak ta istemiyorum, tepkisizliğimin nedeni bu, ama öğretmeninin yorumu da beni şaşırttı, şimdi de, daha fazla destek mi olmalıyım, diye düşünmeye başladım. Kararsızım günlük.

Devamını Oku »

Durumda son durumlar

100_1614
AAAhhhh nerden başlasam, nasıl nasıl anlatsam günlükçüm, tamam bende seni çok boşladım , arayı giderek daha çok açtım biliyorum kabahatimi ama bu küçük organizma da ışık hızıyla büyüyor sanki. Yetişmekte zorlanıyorum. Her güne bir yenilik, bir şakacılık, anneye-babaya laf yetirmecilik...
-Çizgi film kanallarının yerini müzik kanalları almaya başladı. Şarkılar ezberleniyor, eşlik ediliyor, eller havada kıvırtılıyor, bir de 'anne hadi sende sıra, bak buraya çizgi çiziyorum (halıya parmağıyla iz yaparak) bu tarafta da sen oynıycaksın' ısrarcılığı... Kendi düğününde oynamamış anne de kalkıp koca göbeğiyle club müzikte kopuyor... Napim günlük kıramıyorum...

Bu arada radyoda bile dinlemeye tahammül edemediğim 'besteci-sanatkar'lar var memlekette. Mesela Sortaç, mesela Dakalın, mesela bir elektronikçi bir popçu Hyener. Daha da çok bu üretken sanatkarlardan, bu bereketli topraklarda. İsmailyeka tayfasına hiç girmiyorum. Eşik git gide aşağılara çekiliyor sanki. Geçenlerde arabada konuşuyoruz çalan şarkıyla ilgili kocamla,
'kim dinlerki böyle şarkıyı, tekerlemeyi kondur, kalanını uydur, her yaz küpünü doldur vs...' döşüyorum kafamın içinde sanatkara gene, meğer bizim bücür hastasıymış... Ezbere bilirmiş nakaratını, hedef kitle ahanda arka koltuktaymış...
100_1626
Fotoğraf çekme ve çektirme konusu ilgi alanına girmeye başladı. Enteresan bir durum varsa, poz verip 'anne beni böyle çeeeek' diyor, gözlüklerimle poz vererek mesela, ya da 'bende çekebilirmiyimmmm nüfteeeeennn' diye makinamı çekiştiriyor. Yavru makina ortada elinin altında genelde, evde bişeyle uğraşıken bi bakıyorum, flaş patlatıyor yanımda, beni çekiyor, bakınca da sırıtıyor, makina elinde... Çok sevimli göründüğünü söylememe gerek yok herhalde günlükçüm :) Babası da Duruşa bir çocuk makinası alma düşüncesinde ama ben taraftar değilim, tecrübeyle sabit ki, hediyenin kıymeti olmuyor, heves sıkılmaya dönüyor, doğru taktik;
-bırak kızım o makinayı, oyuncak değil o, çocuklara göre birşey de değil, sen beceremezsin! taktiği...
100_1635
Amasya'da bir ay kaldılar anneannesiyle. Toplanmış ve büyümüş geldi. Ben belkide bize soğuk davranır, anneannesinden ayrılmak istemez hemen diye düşünmüştüm ama terminalde annem bizim kucağımıza Duruyu verip, yola devam etti, hemen sıkı sıkı sarıldı bize, arabada yanak yanağa öpüşekoklaşa oturduk, canım benim, sevgi pıtırcığım... Kapıya işaretlediğimiz boy cetvelimize baktık, boyu uzamış gerçekten, yanakları, göbüşü tepecik yapmış. Gelince değişik talepleri oldu;
- düz tuvaletten alsaydınız, bende kendim yapardım çişimi,
- banyoda o ateş yanandan olsaydı (banyo kazanı yanıyor anneannemde hala) bende su doldurur kafamdan dökerdim... gibi...

Dönüşte bir hafta evde birlikteydik, sıkıldı, okulunu özledi, çok istekli başladı bu hafta. Dün de havuza gitmeye başladılar, bakalım yüzme öğrenebilecekmiyiz bu ay...

Devamını Oku »