Pınar Kür'ün 80'lerde yazdığı bu kısa romanını bu sene okuyabildim. Ruh hastası erkeklerin öldürdüğü kadınlarla ilgili haberler beni de ruh hastası yapmak üzereydi neredeyse, kitapta bu sırada elime geçti.
Cumhuriyet bayramı kutlamalarıyla ilgili bu seneki 'gelişmeler' gerçekten beni çok rahatsız etmişti. Bu sene 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı için de bir ayar gerektiği düşünülüyor ki, değişiklikler yapılıyor,
Küçük yaştaki kız, zengin, yaşlı bir sapığın yanına veriliyor (buraya kadar çok tanıdık), adam, mahallenin erkekleriyle ilişkiye girmeye zorluyor kızı ve seyrediyor, evin kahyasının oğlu kıza aşık oluyor ve onu kurtarmak adına yaşlı adamı öldürüyor. Mahkemede biri kadın diğerleri erkeklerden oluşan hakimler, cinayeti kızın işlediğini düşünüyor, çünkü kız kendini savunamayacak kadar, ezik, hala şokta, hiç konuşmuyor. Kadın hakim, kıza inanıyor ama, erkek önyargısıyla başa çıkamıyor, suça memnuniyetle iştirak eden mahalleli suskun, sonuna kadar suçunu bağırarak itiraf eden kahyanın oğlu da sesini d
uyuramıyor, kızın sonu kitabın adından da belli, idam sehpası oluyor.
Pınar Kür, bu romanı, okuduğu 'gerçek' bir gazete haberinden çok etkilenerek ve rahatsız olarak yazmış. Yazım tekniği o dönem için yeni, ''bilinç akımı'' yani, olaylar, kitaptaki şahısları eş zamanlı konuşturarak anlatılıyor. Yazarın başı epey ağrımış kitap basıldıktan sonra, 'cinsel tahrik' içerdiği için defalarca dava açılmış, kitapları toplatılmış, ülkeyi terkedip gitme noktasına gelmiş, yapamamış. Böyle hastalıklı bir durumdan tahrik olanlar var ve bizim yargımıza göre çözümü bunu dile getireni susturmak...
Filmine zaplarken rastladım, açıp izlemeyeceğim eski bir filmdi ama sahneyi görür görmez anladım bu kitabın filmi olduğunu, kitapt
an kadar sarsıcı filmi de.
*****
Hürriyet'in haberine göre: Kutlamaların, 1 Ekim 1981 tarihli yönetmeliğe göre yapılması gerektiği ancak törenlerin kanun ve yönetmelikte olmayan bazı içeriklerle gerçekleştirildiği vurgulanan genelgede şu ifadelere yer verildi:
Derslere ilgiyi azaltıyor
“Kutlama törenlerinin hazırlık döneminin mevsim olarak soğuk bir zamana denk gelmesi nedeniyle sağlık sorunlarına yol açmasına, çalışma süresinin uzun olması sebebiyle öğrencilerin derslere ilgisinin azalmasına, motivasyonlarının düşmesine, gönüllü olmayan öğrenci velilerinin okullarla olan ilişkilerinin bozulmasına sebep olduğu yönünde duyumlar alınmaktadır.”
Okullarda kutlayın
“Kanun ve yönetmelik hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla ve eğitim öğretimin aksatılmamasını teminen, mevzuatında belirtildiği üzere tüm gençliğin dahil edileceği formatta gerçekleştirilmesi uygun görülmektedir. Kanun ve yönetmelikte kutlamaların öğrencilerin katılımıyla yapılacağına dair bir hüküm de bulunmamaktadır. Bununla birlikte günün anlam ve önemi ile uygun kutlamaların okullarımızda ve öğrencilerimizin katılımıyla icra edilmesine devam edilecektir.”
Derslere ilgiyi azaltıyor
“Kutlama törenlerinin hazırlık döneminin mevsim olarak soğuk bir zamana denk gelmesi nedeniyle sağlık sorunlarına yol açmasına, çalışma süresinin uzun olması sebebiyle öğrencilerin derslere ilgisinin azalmasına, motivasyonlarının düşmesine, gönüllü olmayan öğrenci velilerinin okullarla olan ilişkilerinin bozulmasına sebep olduğu yönünde duyumlar alınmaktadır.”
Okullarda kutlayın
“Kanun ve yönetmelik hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla ve eğitim öğretimin aksatılmamasını teminen, mevzuatında belirtildiği üzere tüm gençliğin dahil edileceği formatta gerçekleştirilmesi uygun görülmektedir. Kanun ve yönetmelikte kutlamaların öğrencilerin katılımıyla yapılacağına dair bir hüküm de bulunmamaktadır. Bununla birlikte günün anlam ve önemi ile uygun kutlamaların okullarımızda ve öğrencilerimizin katılımıyla icra edilmesine devam edilecektir.”
Yazılacak, söylenecek çok şey var, içi boş, değerleri olmayan bir gençliğin, kime, hangi ulusa faydası olabilir? Ortak değerleri paylaşmaktan korkan bir milleti çökertmek ne kadar zor olabilir? Gençliği dershanelerde sınavlara hazırlanmak olarak görmeye başlayan aileler ve daha kötüsü bizzat gençler, bayramlarda bile bunu hatırlamayacak, motivasyonları düşmesin diye, hastalanmasınlar diye... Aslında 30 ağustos ta çok sıcak olur, Eminim bunun için de bir çözüm düşünülüyordur. Spor yapmayan, tarihini bilmeyen, sevmeyen nesiller, yetişmeye devam ediyor, bundan biz de nasibimizi aldık...
Lisede, Kandilli'deyken, 19 mayıs törenlerine Kuleli askeri lisesiyle birlikte, İnönü stadyumunda katılmıştık. Tören gününden önce provalara gittik, bayram günü, erkenden yine stadyumdaydık, gerçekten eğlenmiştik, çok güzel günlerdi, çocuklukla gençlik arasında, kaygısız günler... Bunu düşündüğümüzden daha tehlikeli görenler, durumdan vazife çıkarıp, kızların ve erkeklerin bir arada olmasını çok yanlış bulanlar, bunları da yazarı oldukları gazetelerde açık açık yazanlar var. Yuvarlak hatlarla yazdıklarının Türkçesi, kızların erkek öğrencileri tahrik edici biçimde giyindikleri, terbiye ve ahlaka aykırı durumlar içinde bayram kutlandığı...
Sonuç, kızlar, kadınlar mümkün olduğu kadar ortak hayatın dışında olsunlar, mümkünse evlerde otursunlar, erkeklere insan olmayı öğretmekle uğraşmayalım, tahrik olmamaları için kızlar bu bedeli ödeyebilir, çocuklarımıza birbirlerini karşı cins olarak değil, arkadaş olarak görmelerini öğretmek çok meşakkatlidir, zaten buna uygun ne eğitim sistemimiz, ne de idealist öğretmenimiz kaldı, mümkün olduğu kadar ortak paylaşımlardan uzak dursunlar... Ben çok üzülüyorum, çok fazla üzülen göremediğimde daha da çok üzülüyorum...