skip to main |
skip to sidebar
.............
Karşı evin penceresine bazen oyuncaklar diziliyor. Ev sahibinin torununun geldiğini oyuncakları görünce anlıyorum. Tam bir hiperaktif, Arda, annesinin dinlenmesine, başkalarıyla görüşmesine hiç izin vermeyen, zor bir çocuk. Arda, hastalanmış, çok çokkk ciddi bir hastalık. Doktorun birkaç aylık ömrü kaldığını söylediğini konuşuyor, site sakinleri. Türk filmlerinden bir replik sanki, ama gerçek ve duyunca insanın kanını donduruyor. Tedavisi olmayan bir beyin tümörü, son günlerini mutlu geçirmesini sağlayın demiş aynı doktor, inanılır gibi değil. Duyduğumdan beri, zaman zaman aklıma geliyor, kafama darbe almış gibi, sarsılıyorum. Peki bir anne, baba, nasıl dayanabilir buna? Önceki gün Yağmurdan kaçarak eve doğru koştururken karşılaştık annesiyle. Arda nasıl dedim, daha kötü, duymuşsundur, dedi, gözlerimiz doldu, hiçbirşey söyleyemedim. Ne denilebilir ki? Sözün bittiği yer işte burası! Birsen'e sarılabildim sadece. Asansöre zor attım kendimi, 3. kata çıkana kadar ağladım, kapı açılınca toparladım kendimi, Duru, atladı kucağıma, sarıdık. Eve girince Duru karpuz istedi, önceki gece babası getirmişti, Durunun hoşuna gider diye dayanamayıp almış, içimden kalan yarısını Arda'ya götürmek, ziyaret etmek geldi, ama ya annesini, anneannesi daha da üzerse ziyaretimiz, belkide kimseye hiçbirşey anlatacak durumda değillerdir, diye çekindim. Birkaç saat tarttım kafamda ama gidemedim. Umarım Arda iyileşir, umarım bende götürmediğim karpuz için pişmanlık duymam, dua ediyorum Arda içinde...
merhaba ,,bu yazın benide çok etkiledi,,üzüldüm arda için,,allah hiçbir anne babaya evladının kötü gününü göstermesin
bu arada kızın çok tatlı kocaman maaşallah,,bloğunda çok güzel,,seni izlemeye aldım,,öptüm
evet, ardaya içimiz parçalanıyor, keşke elimizden gelen birşeyler olsa..
sevgiler...
Allah kimseye boyle bir aci vermesin! Ne kadar zor...
amin...yaşayan bilir mutlaka...