Bi Süre Yokuz...

Biz yarın bölünerek çoğalmaya gidiyoruz. Umuyoruz, herşey yolunda gidicek, ufaklığıda alıp dönücez evimize...

Devamını Oku »

Gezin Bakalım...









Devamını Oku »

Kafesten Bir Kuş Uçtu




Hafta sonu, İzmit'e Kafesten Bir Kuş Uçtu'yu seyretmeye gittik. Kocam pek istemedi aslında, karnım iyice burnuma yaklaştığı için, araba kullanmama pek taraftar değil ev ahalisi. Hatta 'anneni arıycam, göndermesin seni' diye tehdit etti beni ama oyunu çok görmek istiyordum uzun zamandır, resmen bir aş erme durumuna döndü artık. 'Sadece oturuyorum, araba kullanırken, rahatsız olmuyorum' diye bir savunma geliştirdim ki aslında endişelerin yörüngesinin, 'kaza fln olur, gelip çarpan olur, son hafta bir terslik olmasın' şeklinde olduğunun da farkındayım, üstüme alınmıyorum... Oyun çok güzeldi, 'Guguk Kuşu' nun çok başarılı bir versiyonuydu, bütün oyunculara tekrar hayran olduk, Kocaeli şehir tiyatrolarının kötü oyununu izlemedim zaten. Kapanışı da güzel bir oyunla yapmış oldum...


Geçen ay Duruş ta tiyatro sezonunu açtı. Elifnazla ikisini tiyatroya götüreceğime söz verdim. Sabah yine nazlandı Duruş kalkarken, tiyatro günü olduğunu söyleyince, açıldı gözleri, her sabahkinden daha fazla 'onu giymem, öbür eteğimi giydir, beyaz çorabımı istiyorum' krizi yaşadık, sonunda uzlaştık, gidebildik okula. öğlende almaya gittiğimde Elifnazla ikisi öyle çok kikirdediler ki, çok mutlu ve enerjik bir halde okulun bahçesine fırlayıp koşturmaya başladılar. Öğretmenlerle birlikte, kızlar koşmayın, yavaş derken, iki tane bowling labutu gibi arka arkaya devrildiler, ıslak çamurlu bahçede. Duruş bi yandan da ' elma da gitti! diyordu, ellerine son anda öğretmenlerinin tutuşturduğu elmaların ardından... Hızla içeri aldık, yedek eşofmanları giydirdik, tiyatroya da eşofmanlarla gitti bizim süslüler... Oyundan çok zevk almadılar, aynı gün okulları da oyuna getirmişler, çok gürültülü bir ortam vardı ama, birlikte olmak hoşlarına gitti sanıyorum, yine sürekli kikirdediler...
Cumartesilerimiz yine tiyatroya ayrıldı, anneanneyle her hafta sonu gidiyorlar ve ikisi de çok seviyor. Evinize yakın bir kültür merkezi varsa, zaman ayırmaya çalışın çocuklar için güzel bir kış aktivitesi oluyor çünkü...



Devamını Oku »

Bebek şekeri & kapı süsü

IMG_8255

Cumartesi Ayşe, Aylin, ben ve göbeğim Eminönü'ne geçtik. Mevkiinin kurdu olmuş Ayşe bizi bir hana soktu, girişten aşşağıya doğru 5 kat döne döne iniyor, her kat ta benim için harikalar diyarı gibi. Yani inanırmısın günlük herşeyi satın alsam, onluk yirmilik banknotları böyle saça saça dönerek insem en alt kata kadar... Asansöyle tekrar çıksam, bi tur daha dönsem...
IMG_8333
Tam bir sektör haline gelmiş, bebek şekerleri, kapı süsleri, vs... Bir sürü mağza ve çeşit var. Hazır halde de satılıyor tabiki. Maliyet açısından arada çok büyük fark olmuyor, kendin hazırladığında ama, biz hamarat!!! blogcular seviyoruz galiba ' ben yaptım' demeyi.
IMG_8335
Dediğim gibi, çok fazla çeşit, çok kafa karışıklığı durumu oldu, küçük kovalarla ve saplı meleklerle iki çeşit hazırlamaya karar verdik, Tül, kurdele, bir kaç çeşit aksesuar beğendik. Badem ve renkli şeker aldık. Evde Aylinle yapmaya başladık, annem de dayanamadı, çok kısa sürede bitti, yapımı da zevkliydi, bitmiş hali de çok hoşumuza gitti...
IMG_8344
IMG_8346
IMG_8296
İğne korkusuyla çok düzenli içmeye başladığım demir şurubumun şişeleriyle, bunları yaptım. gerçekten oyuncak gibi, şişelerle, şekerlerle eğlendim bir müddet.
IMG_8308
IMG_8311

IMG_8351
2 Numaranın adı tescillenmiş oldu böylece... Keçe işlerine daha önce hiç bulaşmamıştım ama çokkkk zevkliymiş. Keçe ustası hatunların bir bildiği varmış! Kapı süsü konusunda üstümde bir baskı oluşturdu annem, Aylin ve Ayşe. Sevmediğimi söylesem de ikna edici olamadım, bir süre sonra benden bağımsız olarak bakmaya başladılar çeşitlere. Aylin
-abla almadan dönemeyiz, annemiz kızaaaarrr!!! diye, korkutmaya çalıştı beni ama o tüller, üstündeki bebekler... Çok sevimsiz geldi. Keçeden bunu yaptım.
IMG_8361
Duruşun hastane sepeti. Annemle Sevim Teyze içindeki kılıfı ve minik yatak örtüsünü yeni kumaşla tekrar diktiler. Çok seviyorum bu sepeti. Gerçekten leylek gagasına takmış, çocuğu sepetle birlikte getirip bırakmış gibi...
IMG_8358

Devamını Oku »

Duru Gerçek zamanlı Doğumgünü



Değerli okurun vaktini 10 gün önceki doğumgünü, yok tam zamanlı, bu da geçikmiş kutlamalar vs...yle aldığımızın farkındayız ama burası Durunun bloğu neticede, dilediği kadar gaspedebilir sanıyorum günlükçüm :)))






Devamını Oku »

Hayat bayram olmuştu...


İlk gün babamız yine ava çıktı, et getirdi, kavurduk yedik.

İkinci günde evdeydik, eş dost, misafir derken o da bitti.

Üçüncü gün hazırlandım, indim aşşağı, 'ben çıkıyorum, Ülküyle buluşcam!' diye havamı attım ama, baba-kız, bizi de at, şuraya bırak vs. takıldılar peşime. Duruşun saçı başı, yerlere yeksan halde ayakkabı giydirme çalışmalarımın arasında,sanki, özlemle andığın, eski günlerdeki gibi bir evden çıkış bile yalan artık sana dedi dış ses... Kadıköy'de Ülkü, Aylin, ve ben oturduk, akşama kadar muhabbet ettik, Duruş ta babasıyla vapura binip, Ahmet gezip (sultanahmet) yanımıza geldi, sarılıp öpüştük, sonuçta kıtalararası bir ayrılık girdi araya, kucaklaştık, döndük evimize.

4.güüüüün, günlükçüm, Ayşelerle buluştuk, yine Kadıköy'de, yine aynı yerde yemek yedik, sonra Ayşelere gittik, tabu oynamak için, saatlerce güldük, ki genelde bizde tabu oynarken bir çiftin kavga edip küsmesi adettendir, bu sefer, çok güldük sadece.
Denedik, bayramda küslük olmuyormuş gerçekten!



Annem, odanın rengini değiştirmiş, tv. ünitesinin arkasına da kağıt kaplatmış, bende kalan kağıtla atıl durumdaki klasik İkea aynanın ahşap bölümünü kapladım, bence hoş oldu. Ya da ben yaptığım için bana öyle geldi...


Bu gün bizim oğlanı görmeye gittik, 36. haftadayız, 3 kiloyu gördük maşallah. Mide yanması devam, dr.um çok net biçimde demir için iğne yazıyorum 5 tane deyince,
-ıııı ben bi de şurubunu mu denesem? dedim, bir de şurup olarak deneyelim şansımızı bakalım... Bu arada çok sert hareketleri var bazen canımı yakıyor, özellikle ayaklarını sağ böğrümde gezdirdiğinde...Ve bu gün ultrasonda gördüğümüz tamamen 'olmuş' bir bebek yüzüydü. Yanaklar dolmuş, gözünü açıp kapatıyor, ağzı balık gibi, inanamadık, çok net olarak gördük ki, bana benziyordu...

Devamını Oku »

Krizantem Ayı


Bankada çalışıyorken adres bilgisini istediğim orta yaş üstü bir bey, biraz da ukala bir tavırla;
-falan mahalle, krizantem sokak, fişmekan apt... şeklinde adresini verdikten sonra,
-biliyormusunuz krizantemin ne olduğunu? dedi.
-çiçekmi? dedim,
-evet, kasımpatı diye ekledi. Ben soruyu kısmen de olsa bilmenin haklı gururu içinde, beyefendi, bişeyler ekleyebilmiş olmaktan dolayı mutlu, devam ettik işleme.

Aslında antipati duymadım, dağarcığıma eklenen her kelime, Türkçe ya da başka bir dilde, bir küçük süpriz yumurta gibi sevindirir beni. Üstelik daha önce sadece duyduğum, tam anlamını aslında bilmediğimi gördüğüm, bu hoş sözcük, süpriz yumurtadan çıkan tek taş gibiydi... Kasımpatı da çok güzel bir kelime, çiçek olarak ta çok severim, bütün sene durup kasımı beklerler açmak için. Çocukluğumdan beri hep
ya bizim bahçemizde ya da komşularımızda vardı ve 10 kasım törenleri için annem mutlaka hoş, renkli bir demet hazırlayıp verirdi elime, okula giderken. Böyle yapan anne de çoktu, bilmiyorum hala öylemi, Atatürk büstünün çevresi Kasımpatı demetleriyle dolardı. Bu da kasımpatıları benim bilincime Atatürkle birlikte kazımış ki, çiçekleri görünce o günlere dönüyorum.

Babamın Doğumgünü de 10 kasımdı. Üstelik hep ciddi, çatık kaşlarını, ifadesini de çok benzetirdim Atatürke. Akşamları eline Cumhuriyet gazetesini alır ve en az iki saat kafasını kaldırmadan okur, fonda ses istemezdi. Beynimin odalarında birbirine bağlanan resimler zinciri gibi, hepsi birbirini çağrıştırıyor bu görüntülerin.

Babamı kaybettikten iki ay sonra kızım geldi, 14 Kasım'da. Oğlumuzun muhtemel gelişi de kasım sonu gibi görünüyor şu an. Sonbaharın en güzel ayı...

Karanlık, kasfetli günlere az kaldı, canımı sıkan olaylar yavaş yavaş silikleşiyor, bazen kırılıyor bişey, fazla geliyor insana, tahammül edemeyiz sanıyoruz ama insan yaşamak üzere programlı. Hiçbir acı insana açlığını unutturmazmış mesela. Böyle yazılmış program. Bazen yüzeysel çözümler geliyor insanın aklına. Seçeneğim olsa şimdi bırakıp başka diyarlara göçermiydim? Çocuklarımın daha medeni! ülkelerde yetişmesini istermiydim herşeye yabancı olarak? İstemem. hem ben Eminönü'nde balık-ekmek yemeden yaşayamam ki!



***Çiçek görseli googledan arak***

Devamını Oku »

Seni Pamuklara Sarmalar Sararım...


Seninle hep gülelim, eğlenelim, gezelim, tozalım, ben senin fotoğraflarını çekeyim, seni anlatayım burdan istedim ama çok keyifsizim. İçimden gelmiyor, canımı sıkan bu kadar çok şey varken. Kanatlarımın altında yaşasan hep, evde birlikte hamurdan şekiller yaparak geçse hayat... Bunları okuduğunda herşey çok daha güzel olur diye umuyorum ama karamsarım. Sık değişen gündemle yaşamaya çok alışkındık ama böyle üst üste geldi belki...
Birsürü genç insan öldü, uykusunda... Bir sürü insan uyandı depremle, birazı öldü, birazı yanlız kaldı. Yanlız kalanlar, üşümeye üzülmeye devam ediyor, manzara hep aynı. İlk defa Cumhuriyet Bayramı kutlanmayacak dendi, bunun için ölen o kadar genç insana rağmen. Son yıllarda bir sürü kadın öldü, koca terörü yüzünden, en son sırtından bıçaklanan kadının çaresizliği, kocaman bir fotoğrafla yayınlandı ana sayfadan, bilinçlenelim diye... 13 yaşındaki çocuğa ailesinin de iştirakiyle işkence! edenlerin suçunu nasıl daha hafifletebilirizin cevabını buldu yargı, bu seferde hukuk öldü... İşte gündemin ana başlıkları. Ekonomi,işsizlik vs. yazmıyorum, bunlar olağan şeyler, ama bazen insanın boğazına ileri geri hareket etmeyen bir taş otuuruyor, nefes alamıyorum bazen, seni bu tablonun içinde düşünmek istemiyorum ama elimden de bir şey gelmiyor...

Devamını Oku »