Duru Duru Dusduru...


Duruş gene hasta gene hasta... Ne kadar sık hastalandı bu ay. Bu sonuncuda dr. gitmekte direndim, hoppp antibiyotik yazıcak yine, duymak istemiyorum. Bu gün daha iyiydi, inş. atlatıcaz dr. suz, ant.siz. Son zamanlarda Durunun gündemdeki huylarını yazmadığım aklıma geldi. benim yazmayı en sevdiğim şeylerden biridir, Duruşun değişen halleri.

. Kesme-biçme işleri devam ama popülerliğini biraz kaybetti, yerini yapboz almaya başladı. Öğretmeninin görüşü çok yüklenmememiz, 18 parçayı geçmememiz yönünde. Bizde istediği zaman yardım ederek ama genelde keyifle seyrederek yaklaşıyoruz. Wallahi insan gururlanıyo, çocuk şöle tak tak yerine parçaları yerleştirdikçe :))))

. Oyun hamuruna sardırdık yeniden. Teyzoş pasta makinası getirince, yeşil sahalara geri döndük...

. Kitap almayı da seviyoruz, Duruş ta ilgiyle dinliyor, hatta bazende bunaltıyor 'bi tane daha, son sonnn..'diye ama uyku öncesi masallarının sonu gelmek bilmiyor genelde. Her güne bir masallar, 365 ler, efendim ciltli milti resimliler fln, çok boşmuş... markette sepetten aldığımız tanesi 1 lira olan minik kitaplara bayılıyoruz artık. Timaş'tan yine. yanına uzanıp okurken kolları ağrıtmıyor, pat diye yüzüme düşmüyor, daha ne olsun? Arkasındaki küçük resimlerden takip ediyor bide, hangisi var, hangisi yok bizde diye, bazen de aklına geliyor, 'babamı aramalıyııızz zıpzıp bilmemneden bizde yokmuşşş' vs...

. Merkezi sistemle ısıtılıyor bina, kış başında bir süre yanmadı kaloriferler, o arada duruyla birlikte yatmaya başladım, gece sürekli üstünü örtmek için.. Tabi hemen alışkanlığa dönüştü, odasını istememeye başladı. Hala birlikte uyuyoruz. Benimde hoşuma gitti, itiraf edeyim...Sadece odasında uyumayı öğrensin diye 2.ayda yatağına alıp, sonra da yarım saatte bir süt istedikçe kalkıp yanına giderek, uykusuz ve mutsuz olmamın bi mantığı da kalmamış oldu... Olsun...

. 'Hayır' diyorum, 'kırma beniii' diyor, 'hadi yat artık' diyorum, 'bi çözüm biliyorum' diyor, 'Duruuuuuuu' diyorum, 'seni sev-mi-yo-rummmmm' diyor. Her lafa bi cevap, dil papuç gibi...

. Saçlarını hiç kestirmedim, hala bebek saçı gibi çok ince ama çok güzel bukleleri var ucunda, sarı sarı. Keşke ortasından kısaltmak mümkün olsa...

. Arkadaşları lakap takmışlar 'Duru Duru Dusduru 'diye. Geçen gün bana diyo ki, 'benim beş yaşlarda biiiirsürü arkadaşım var!' çevre geniş aga!
Okulda yaşa göre kategorize olduklarını da anlaşılıyor burdan...

. Uykum geldi günlük, behlül kaçar...

Devamını Oku »

Yine Hüsran



Şirinmi şirin beldemizde bu ay iki tane sirk var. Bir tanesine -eve yakın olana- gidelim dedik. Gerçi daha önce sirk konusunda dersimizi almıştık ama , Duru için bir deneme daha yapalımm dedik. Malesef ki çok kötüydü. Çadırın içi buz gibiydi. Yukarıdan sular damlıyordu. 'soğuktu ve yağmur çiseliyordu' Durunun burnu da tıkanmaya başladığı için ilk yarı bitince çıkmak zorunda kaldık. Üzüldük seyrederken, insanlar bir sürü zorlukla mücadele ediyor. 'Çok güzeldi' dediğimiz gösteriler başka bir ülkeden gelmiş oluyor.







Devamını Oku »

MİM




Deli Anne beni mimlemiş. Mimlendim yani. Biraz ürkütücü geliyor kulağa. Olumsuz kullandığımız için herhalde. Yani insan 'telefonlarım da dinleniyomudur acaba' diye düşünüyo bir an :)
Mimin konusu ; Garip Huylarımızı ve Yapamadıklarımızı 7 maddede sıralamak.
Zormuş be! KPSS gibi.
Başlıyım artık, kaçış yok. Ben kendime, beceremedi, yazamadı, efendim tıkandı dedirtmem! Şimdi diğer blogcu analar yazarken benim kızım garip mi kalsın? Hayatta olmaz.

1. Garip huy durumu görece tabi, yani bana göre herşey normal, değişik huy, belki...
Mesela bir yere bakarken kafamda renkler arasında geçiş oyunu oynamaya başlıyo nöronlar. Yani görüntü içindeki bir renkten başka bir renge direkt geçiş yapmanın yollarını arıyorum, açıklayamadım, biliyorum...

2. Birisi ısrarla kendi fikrini söyler, ısrarla tavsiye vermeye çalışırsa sinirleniyorum, işe yarayacağını düşünsemde yapmıyorum, yapamıyorum. Başkası tavsiye istediğinde de, içinde 'sen bilirsin tabii' geçen, özür diler gibi cümleler kuruyorum.

3. Yeni durumlar bende heyecan yaratıyor, uyuyamıyorum, sıradan bir tatil günü bile hava aydınlandığında bir kıpırtı, heyecan beni uyandırıyor, sonrada gün ortasında yorgun hissetmeye başlıyorum. Sabahları uzun uzun uyumak isterdim ama hep erkenden ilk uyanan ben oldum, çocukken bile... Aslında bu durumun bir yararı var ki, günün başlamasını beklerken kitap okumak, benim için kazanılmış bir zaman oldu, özellikle üniversite de akşam üstü kalkan arkadaşları beklerken, çok kitap bitirdim...

4. Estetik, uyumlu, kaliteli, değişik, asil olanı seviyorum, bu konuda takıntılarım var, pahalı anlamında değil, lüx de değil başka bişey işte, olmayınca beni rahatsız ediyor. Hep söylerim 'benim için bir eşyanın işlevi değil, diğer eşyalarla uyumu önemlidir' diye. Eşimde bana kaygılı gözlerle bakar...

5. Duruyu beklerken 5 aydan fazla bulantı yaşadım, aynı dönemde babam hastaydı, bu dönemle ilgili kurtulamadığım takıntılarım var, işyerinde olmak işkence gibiydi, o ara power fm.de dönen tüm şarkılar duyduğum zaman midemi bulandırıyor, evin oturma odasını kullanmıyorum, midemi bulandırıyor, sanırım loş ışık çağrışım yapıyor, arabada çakmak yerine takılan bir mp3 çalar var, görmeye bile dayanamıyorum, şu an bunlar aklıma geliyor...

6. Babamın hastalığı sonrası farkındalık oluştu, kanserojen etkiden uzak durmaya, uzak tutmaya çalışıyorum. Çok ta söylenmek istemiyorum, insanları sıkmamak için sürekli bahsetmek hatırlatmak ta doğru değil ama tutup plastik biberona kaynar suyu doldurup, sonra o biberonu soğuk suyun içine koyup mamayı ılıtmaya çalışan, mamasını bitiren bebeğin ağzını en adı sanı duyulmamış (hoş duyulsa n olur?) ıslak mendille silip bir de plastik emzik dayayan anne gördüğümde ıslak odunla dövmek istiyorum. O minicik organizma plastikle mi mücadele etsin, iki tane faydası varsa 10 tane zararı olan 'mama'ylamı bilemiyorum. Kapatıyorum.

7. Hep tasarımla ilgili bir işim olsun istemiştim, yapamadım, hala bir gün olacağını düşünüyorum, ama beklemekten başka da bir şey yapmıyorum...

Yani böyle, herhangi bir gariplik yok bende :) sizde varsa siz söyleyin;
Bahar , Emine ,









Devamını Oku »

hayat kısa, sanat uzun...

Üç güzel film daha seyrettim, hayatımda pek fazla birşey değişmedi. Gene de mutlu oluyorum güzel film seyredince, güzel kitap fln. bitirince işte. İlkini tv. da yakaladım. Genelde 'hımm güzele benziyo' dediğim filmin başı ya da sonu kaçar, Duru muhalefeti olur, bende soğurum bırakırım izlemeyi. Bu sefer Durunun da ilgisini çekti, arada sırada kağıt kesmeye ara verip takip etti. Başından yakalayıp sonunu getirdik çok şükür. Deee, yepyeni gıcır gıcır paranoyalara saldı, bu film beni. Changeling ve trade'i çocuklarla birlikte seyretmek gerek bence. Kötü insanların da olduğunu göstermek gerek.


Meksika'da sokakta bisiklete binen 13 yaşındaki kızı, polonyadan çalışmaya gelen bir kadını, küçük bir oğlan çocuğu kaçırıp satmak için, iğrenç adamlara pazarlamak için Amerikaya götüren bir mafya ve kardeşini kurtarmaya çalışan abisini anlatıyor. İnsan ticareti. Ne kadar kolay kaçırıyorlar çocukları, dehşete düştüm bi kere daha. Siz içtiği suya kadar ne varsa dikkat edip üstüne titrerken birileri çocuklarınızı nasıl koparıp korkunç acılara sürükleyebiliyor, sadece para için... offfff offfff oofffffffffffffff :((((((((
Annemin cümlesi hep kulağımda çınlıyor ; gölgenden ayırma çocuğu!


Aynı yönetmen- aynı hatunun Pride & Prejudice filmini izlemiştim önce. Iııyyyyk tiksinç bir aşk filmi. Hadi buna da bi bakıyım, beğenmiycem ama! derkennn aaaa bayıldım Kefaret'e. Mükemmel.


Bu filmi de olmamıştır kesin! diye seyrettim. E olmuş işte. Ne kadar önyargılı bi insanım ben. Cıkcıkcıkkkkk!!!







Bir dönem trt de bir dizi vardı, -Şaşıfelek Çıkmazı- ki bence dizilerin kralıydı. Hala öyle bana göre. tahtı sarsılmaz. Ailecek tekrar tekrar izledik. İşte bu dizinin son sezonunda kadroya Selçuk Yöntem girmişti. Babadan kalanları yiyerek hayatını sürdüren, çapkın, bağımsız bir ruh, servetinin son demlerinin keyfini süren bir adam. Henüz 'ednan bey' olmamışken, daha genç daha karizmatik bir karakter. Tabi ses tonu aynı çekicilikte. Neyse, bir bölümde, İnci (zuhal gencer erkaya) neden evlenmediğini, yerleşik düzene geçmediğini sorduğunda Hilmi;
_Seyretmek istediğim filmler, Tanımak istediğim kadınlar var. Demişti. Benimde bilinç altıma olumlu bir kayıt yapmış ki hep aklıma gelir. Tanımak istediğim çok kadın yok ama görmek istediğim çooookkk film var. Tabi evimde, salonumdaki koltukta ve sevdiklerimle birlikte...ars longa vita brevis ; Hayat kısa, sanat uzun dostlar....
-

Devamını Oku »

Personalize funny videos and birthday eCards at JibJab!

Devamını Oku »

bi git virüs yaaa!!!


Waayy be 9 gün! dediğimiz tatil de bitti. İnsan hakkaten 'hayat bayram olsa' diyor sıkıldıkça. Durumızmız, sabah yine suratsız uyandı ama neşeli girdi okula. Elimizde ilacımızla. Bütün bayram hastaydı. Üstelik yeni atlatmıştık, yeni bir şişe antibiyotik bitirmiştik. Ne çabuk! O kadar iştahsızdı ki, süzüldü kaşık kadar kaldı yine suratı. Toparlıycaz bakalım...

Devamını Oku »

3. yaşı da devirdik!




Tatlı Durumun 3. yaşgünü tüm yurtta ve dış temsilciliklerde coşkuyla kutlandı. Cuma günü okulda bir merasim düzenledik. Anneannesi babaannesi ve ben gittik. Aslında tam bir kargaşa oldu, çocuklar, 'özelliklede bizim çocuk' uykudan yeni uyanmış olmanın agresifliği içindeydi. Arkadaşları için dürbün gibi bi nane hazırladım, onları hediye ettik. Farklı desenlerde oldukları için bir paylaşım krizi yaşandı vs. Hayal ettiğim gibi olmadı özetle.
Cumartesi de sitedeki arkadaşlarımızla toplandık. Daha 'sakin' bir kutlama olduğu için mutluyum. Aslında aylar önce neler yapacağımı düşünmeye başlamıştım ama bu kendi kendime yarattığım bir baskıya dönüştü, sonra da saçma geldi ve çoğundan vazgeçtim. Hepsi için genelleme yapamam ama Duruda abartılı şeyler ters etki yapıyor. Bu iki gün boyunca doğru dürüst fotoğrafını bile çektirmedi asabi kuzu!





Devamını Oku »

Gereksiz işler müdürü...


Bu aralar bir hamaratçılık, bi becerik bende, deryabaykal gibi hatta martasitivırt gibi bişeyim artık ben. Keşke bu kadar çok dalga geçmeseydim hatunlarla. Amaaan nolmuş iki şaka yaptıysak? Hem ne demiş baba 'dün dündür, bugün bugün!' Heyyyttttt!!!

Devamını Oku »

Datlummmmmmm



Hafta sonu ne datlu bi hava vardı, bi parça güneş yetiyor insana. Pazar Duru 8 de kalktı yine, kahfaltısını yaptırdım, 11 e kadar babamızın kalkmasını bekledik, Eskihisara inelim dedim kahfaltıya, 11,30 da oturduk, 4 e kadar kalkmadık yerimizden. gezmelere tozmalara doyamadık vallahi dün. Sabah ta Duru çok yorgun uyandı. 'Ben yatmak istiyorummm' dedi. Bende 'tamam sen yat burda, ben akşama gelirim tamam mı?' dedim, 'ben okuluma gitmek istiyorummmm' dedi hemen, bu gün öğle uykusuna daha çabuk dalar herhalde...




Devamını Oku »

MOR


Duruya biraz büyükçe bi tayt almıştım, uzuuun uzun giysin diye, ikinci giyişiydi, içeri girdim baktım bizimki çöllere düşmüş mecnun gibi dolaşıyo, dizden aşası kesik kesik sallanıyo yürürken, çorapların ucu kesik, pamacıklar dışarda. O kadar şoktaydım ki fotoğrafını çekmeyi bile akıl edemedim, düşünün!
Oturdum ağladım yalandan,
-çok üzgünüm, çok çalışmıştım onları alabilmek için, paramparça olmuşlar... fln diye kapandım koltuğa,
-annecimm özür dilerimmm, bi'daa olmıycak annecimmm... diye sarıldı gelip. AAAHHHH bu kaçıncı söz verişin...
-Öğretmenin de çok üzülecek duyunca ühhüüüühüüü diye ağlamaya devam ben,
-Annecim okulda kesmiyorum öğretmenim görmesin diyeee, demez mi? Der.

Babam ara ara bi anekdotu yinelemeyi çok severdi. Anne karga tarlada çocuklarına ders verir,
'yavrularım, tarla sahibi sizi görürde yere eğilip taşlara uzanırsa, durmayın hemen uçun' der. yavrulardan biri,
'ya tarla sahibi kuşağından taş alıp bize atarsa?' diye sorar, anne de
'yavrucuum sen dersini almışsın, uçabilirsin artık yuvadan' diye cevap verir.

Artık sık sık bu hikaye aklıma geliyor, neden ki?



Kesilen taytın keyifli sonu...

Devamını Oku »

Uykusuz Magnet


Dershane döneminde Kadıköy rıhtımdan her çarşamba Leman alıp bir kaç gün yol boyunca kafamı kaldırmadan okurdum. Bütün karikatür ve yazıları. O kış tek neşem buydu zaten. Hala da çok severim iyi karikatürü.
Selçuk Erdem ve Erdil Yaşaroğlu'yla başlardım okumaya. Şimdi bayılarak dinlediğim Nihat Genç i de nefret ederek okurdum, o zamanki yazıları sırf küfürdü. Sonra okul başladı, daha az alıp okumaya başladım zaten o birçok çizer de Lemandan ayrıldı, başka oluşumlara dağıldılar. Arkasından internette maille karikatür forwardlama dönemi geldi. Son yıllarda Uykusuzcular a bayılıyoruz.



Reklam magnetlerinin parlak kağıt kısmını kaldırıp, karikatürleri yapıştırdım, resimler karton olduğu için kalın, sağlam oldular. Kendim yaptım diye demiyorum ama çok şirinler :)

Devamını Oku »

Duru'yla röportaj 2

Cumhuriyet Bayramı neşemiz.

Ocak ayında ilkini yapmıştık. O zaman çok zor almıştım cevapları. Geçen akşam elime etkinlik defterimiz geçti, karıştırırken aklıma geldi, tekrar sordum soruları, o kadar seri ve tatlı cevap verdi ki ne cabuk büyüdüğünü bi kere daha farkettim. 10 ay içinde, kendi zevkleri olan, tercihleri olan bir çocuk olmuş meğer.

'En sevdiği'
Renk: Mor
Çiçek: Papatya
Şarkı: Bir küçücük kelebek
Yemek: Bamya
Kıyafet: çiçekli elbise
Yer: Yeni koltuklar (okuldan bahsediyormuş)
Gezme yeri: Koçtaş :)
Akraba: Sen (benimde sennnn)
Arkadaş: Elifnaz
İçecek: Meyve suyu
Çizgi film: Çizmeli kedi
Masal: Çizmeli kedi
Hayvan: Zebra
Oyuncak Mickey mouse
Oyun: Senle oynamak (bilmukabele)
Evdeki yer: Odam
Meyve: Mandalina

Aklımda kalanlar bunlar... önceki

Devamını Oku »