Kediler öldürülmesin, ciğer de yiyebilsinler...


Geçen sene yeni yıla enerjim tam girmiştim, bu sene bir isteksizlik, bi uyuşmuş ruh hali içindeyim. Geçen sene kafamda z raporları alıp, ilerleme planları yapmıştım yıl biterken, bu sene sıradan bir gün, gereksiz bir telaş olarak görüyorum. Geçen sene kar taneleri, parlak toplar, plastik ağaçlar beni neşelendirmişti, bu sene çok itici geliyor. Nedenini de bilmiyorum, seneye ne düşüneceğimi de merak ediyorum...

Devamını Oku »

Hangimiz hamarat?


Duruş hastayken okulda turşu yapımını kaçırmıştı, dünki (dünki mi?) dünüleyin hah şimdi oldu, -rahatsız oluyorum da yanlış kelime kullanımından- aşure etkinliğine yetişmiş, şirinler beraber aşure yapmışlar, akşamda paketleyip bize hediye ettiler. Ne harika dimi? Çok güzel düşünmüş Yumurcak ailesi. Teşekkür ederiz. Duru da benden önce aşure yapmış oldu, kısmet...

Bende reçel yaptım... Ayva reçeli. Pek te reçel sevmem ama, ne biliyim yaptım işte. Seyretmesi güzel...

Devamını Oku »

Çok Güzel Filmler Bunlar


365'3 3 kala çok sıkı bi film seyrettim; 11!e 10 kala. Gençliğinde devlet bursuyla Amerika- Sanford ünv. nde elektronik okumuş, döndüğünde, eğitimi ve yeteneği değerlendirilememiş, -malum bürokrasi- hayatını kolleksiyon merakına adamış, bu yüzden karısını kaybetmiş, sağlığını da hızla kaybetmekte olan Mithat bey(Mithat Esmer) ve apartman kapıcısı Ali (Nejat İşler) arasında geçen yavaş ama sıkmayan bir film.
Bir dönem hepimize bulaşmıştır biriktirmenin zevki, uzun sürmez genelde, peçete biriktirmişliğim var, kimbilir nerde peçete çantam. Babam pul biriktirirmiş, Kıbrıs savaşına gönüllü katıldığı zaman, evlerini bırakıp kaçtıkları için boşalan rum köylerinde evleri gezip işine yarayanları alırmış askerler. Babam bir rütbe daha üst bişeymiş -aram iyi olmadı hiç askeri rütbelerle- askerlerden biri, merakını bildiği için bulduğu pul defterini getirip vermiş. Sonra babam acıdığı bir başka askere o defteri ve pulları hediye etmiş... Neden anlattım, emin değilim, yazının uzun olmasını istedim belki :)
Bize de bir başkası kendi çocukluğunda biriktirdiği pulları hediye etmişti, Aylinle bir süre de pul işine girip, sonra da unutup gitmiştik...
Kıyafet etiketi biriktirdim, dolap kapağına yapıştırdım, astım hala da biriktiririm, bu kadar yani.
Aslında çok keyiflidir ama nedense çok modası geçmiş bir durum gibi geliyor kulağa. Anormal insanların işi gibi. Duruyla başlayabiliriz tekrar biriktirmeye, sever belki...
Bu arada filmde vurgu yapılan Reşat Ekrem Koçu'nun İstanbul Ansiklopedisi, bir kez daha merak uyandırdı bende. Orhan Pamuk bahseder genelde. İyi bir kütüphane bulup incelemek isterdim, okul bittiğinden beri hiç yolum düşmedi kütüphaneye. Aradığım sessizliği de ancak orda bulurum zaten...

****
Milk, Harver Milk'in , eşcinsel haklarını en sağlam savunmuş adamın hayat hikayesi. Herhalde bir insanın önlenemeyen başarısının karşılığı suikast oluyor dünyanın heryerinde. Sean Penn'in mükemmel gay oyunculuğu için kaçmasın derim. Gerçekten çok sevimliydi...
***
Tanrıkent, eminim çok seyredilmiştir, ben yeni yakaladım. Çok belalı yoksul bir mahallede, çocuk çeteleri hüküm sürüyor. Bizimkiler kadar bebeler, ellerinde gerçek silahlarla soygun yapıyor, toz satıyor. Yaşı biraz daha büyük olanlara Yaşlı çocuk diyorlar. İnsan hatta çocuk hayatının hiç değeri yok, aslında başka şansı da yok. Bütün bu karanlık tabloya rağmen, bu da kaçmasın derim ben. Siz bakmayın İMDB notuna fln. Benim yani AEK notum, 9.
***
Av mevsimineeee gelinceeeee... Beğendim. Yavuz Turgul çekerde ben beğenmezmiyim, bu kadar insanda böyle güzel oynamışken... Tek handikap, Şener Şen'e bayılırım ama ilk defa bu karakterle uyuşmadığını düşündüm. Belki o pamuk dış görünüşle bir avcı polisi bağdaştıramadım. Sadece buydu, yine de seyretmek çok zevkli, her zaman...
Bir sinir bozucu ayrıntı da sinema seyircisinin 'filmde Cem Yılmaz var, demekki güleceğiz' saplantısından mütevvellid, vahşi intihar sahnesinde kahkaha atma, adam can çekişirken kikirdeme durumu vardı. Çokk nadide, seççgin bir seyirci gitlesi vardı salonda. böyle yani günlük. Yeni yılda yeni filmler benimle ve herkesle olsun...
Biraz da kitap okumaya vaktim olsun. Birini seçmek için diğerinden vazgeçmek gerekiyor bu vakitsizlikte...
Ah şu muzip fırsat maliyeti...
İyi seneler herkese, şimdiden...













Devamını Oku »

Tayfun Pirselimoğlu


Çöl masalları tesadüfen elime geçti, hemen bitti ve bayılmıştım. Galiba düşsel gerçeklikle ilk tanışmamızdı. Diğer kitaplarını da hemen istedim Kitap Yurdu'ndan, kırmayıp gönderdiler, sağolsunlar. Nedense ilklerin yeri dolmaz, ötekiler çöl masalları kadar olamadı, bazen sıkıldım, hatta şiştim okurken ama yine de bırakamadım sonunu getirmeden. Maalesef böyle bir özelliği var Tayfun Pirselimoğlu kitaplarının, bitirmeden huzur yok okuyana. Filmleri de farklı değil hani. Hiçbiryerde yine ilkim ve gözağrım olduysada filmlerini yakalayınca heycanlanırım. Yavaştır, karanlıktır, karakterler sıradandır ama hemen aklından uçup gitmez, düşündürür kendini, unutturmaz. Derviş Zaim, Nuri BC, Yavuz Turgul da çok severim ÇağanIrmaksevdiremediklerimizdenim.

Devamını Oku »

CADI


Şu sevimliliğe!!! bakarmısın günlük. Bu aralar bi şeker gibi, bi limoni aramız. Abartısız her sabah fikrini değiştiriyor bu cüce. Bir sabah babacıysa, ertesi gün anneci, ikimize birden yüz vermek yok. 'Hayır' dediğimde 'seni sevmiyorum' diye çemkiriyor bana, yüz ifadesini de görmen lazım, gözleri çok kötü bakıyor tırsıyorum.
Sadece bir kişiyi sevme huyu hep vardı, yeni değil ama geçer diye ummuştum... öğretmeniyle konuşuyorum, melek gibi bir çocuktan bahsediyor, sanki Duru değil anlattığı. Bütün bu huysuzlukları bize yapmasının sebebi ne olabilir? Ne yaparsa yapsın çok sevdiğimizi bilmesi mi? Farketmeden biz yansıtıyor olabilirmiyiz? Geçici bir dönemmidir? Endişelenmelimiyim sence günlük?

Devamını Oku »

İyi ki doğdun AYYYYLLLİİİİNNNNN


Hafta sonu Aylin'e iyiki doğdun dedik. Pek neşelendik. İçerde kına gecesi yapan 40 kişilik hatun gurubu da vardı, onlarda çok eğlendi, kurt murt kalmadı kimsede. Ertesi gün yataklara düşmesem herşey daha güzel olacaktı tabi...

Çokkk datlu emel-onur çifti.


Devamını Oku »

Yılbaşı Kurabiyesi



Cuma günü Yılbaşı kurabiyesi yaptık Duruşla. Off çok zormuş, pişman oldum Duruş döktü, üstüne bastı, dağıttı,ama güzel oldu. Tadı da beklediğimden güzelmiş. Tarçın ve zencefil kokulu bisküvi gibi ve süslemek te zevkli. Doktorcumdan yine. Kurbişleri anneanneye götürdük onlarda aşşağıladı biraz, hazır işte ne varki? diye. Aslında evde karışım hazırlayıp yapmaktan bi farkı yok sadece ölçüsü ayarlanmış o kadar ama gene de 'kolaycı' damgası yemekten kurtulamadım :( Birde kurabiye evimiz var beklemede, bakalım ne zaman enerji bulabileceğim...

Devamını Oku »

İstanbul Dolphinarium Yunus Gösteri Merkezi



Geçtiğimiz yaz götürmek istemiştim Duruşu ,yunuslarla yüzmek inanılmaz bir deneyim olur diye düşünmüştüm ama, biraz daha büyüdüğünde götürmeye karar verdik. Sonra da geçen hafta arkadaşlarıyla gittiler. Kış olduğu için sadece gösteriyi seyretmişler, Durucum çok beğenmiş. Hafif öksürüğü olmasına rağmen, gitmesin diyemedim, çok heyecanlıydı. İlk okul gezisiydi, tek başına arkadaşlarıyla ilk eğlenişiydi. Telefonla bilgi alarak biraz da meraklanarak bekledik dönüşlerini. Öğretmenleri çektikleri fotoğrafları, hemen paylaştılar, akşam evde defalarca baktık resimlerine, Duruş ta anlattı, atlıyolar, zıplıyolar vs... Sonunda bizim kızımız da 'ama bütün arkadaşlarım gidiyo anneeee!!!' demeye başladı bakalım, kolay gelsin bize...



Tatlı minikler, kendilerini parka da götürtmeyi başarmışlar, dönüş yolunda da yorgunluktan uyuya kalmışlar. Durucum yunusların adlarını da ezberlemiş, yerim ben onu....

Devamını Oku »

Anka kuşum benim...


İnsanlar oturup bir tabloyu, resmi seyrederler ya, filmlerde fln, abartı gelirdi bana. Ama şimdi bu ebrunun karşısında uzun uzun vakit geçiriyorum, derinlere dalıyorum bakarken... Duruş yapmış okulda, muhtemelen öğretmeni yaparken fırçayı tuttu, genede ne anlamlar yükledim günlerdir, benim için sanat eseri... Bayılıyor insan çocuğunun yaptıklarına, sadece kuzuya motivasyon amaçlı değil, gerçekten kendini tutamayıp çoşma hali bu. Her yaptığıyla gurur duymak, belki bu kadar hızlı büyüdüğüne inanamamak. Kuzgunla yavrusu misali...

Devamını Oku »

Prenses bişeyler buldukkkk...


Hafta sonu Duruşla İst. yaptık, bir gezdik bir tozduk, hava atmak gibi olmasın ama çok güzel geçti hafta sonumuz günlükçüm. Hava şartlarına rağmen hemde. Annem bu kalıpları almış, bayıldık Duruyla, hemen gaza geldiler, kek yapmaya kalktılar, ilk deneme başarısız oldu, ben kalıplara acıdım, annem ayıkladığı cevizlere üzüldü fln, ama yılmadılar bir deneme daha yaptılar, biraz daha iyice oldu sanki :)))


Çok prenses bişey bulduk, ne zamandan beri var bilemiyorum. Benim için bile çok kolay ve zevkli yapımı, bi de içinden çıkartmalar resimler fln çıkıyo, Duruş bayıldı. Sadece soğuk sütle çırpılan iki karışım var içinde bir de kalpli süsleme şekerleri var, çok eğlenceli. Anne, baba çocuğa kadar çıkıyo yanlız, üç tane oldu sadece. Bir de doktorcumdan yine, süsleme şekerleri çıkmış, renkli boya kalemleri gibi, sıkarak süslemek için, üstüne dökmek için fln, minik şekiller var, çok sevimliler.




Devamını Oku »

Sabah Sporu...


Akşamları yürüyerek Duruşu alıp eve gidiyorduk, Duruş bile alışmaya başlamıştı, kucak-puset istemeden yürümeye. Yolda da elimizde havuç ya da elma, iki lafın belini kırıyorduk ama havalar soğudu hava erkenden kararmaya başladı, bizim yürüyüşler de bitti. Yürüyüş yapmak benim için diş fırçalamak gibi, yapmadığım zaman suçluluk hissediyorum, kendimi yaşlanmış, ağırlaşmış hissediyorum. Geçen hafta da karar verdim bir şekilde evde yürüyüş rutini oluşturmaya. En uygun zaman, sabahları oluyor. Bir haftadır, daha erken kalkıp yarım saat yürüyorum. paslanmaya terkettiğim koşu bandını tekrar açtım, eşşek ölüsü gibi meret. Üstelik yürürken film seyretmem için de gerekli donanımı da hazırladı kocam, süper bir harici disk çıktı, (LG) media player özelliği var, yüzlerrrrrce film atabiliyorum içine. Yani film izleyip spor yapabildiğim bir zaman dilimi açtım kendime ve yeşil sahalara geri döndüğüm için mutluyum...
Fotoğraf-konu uyumunu hepten yitirdim farkındayım...

Devamını Oku »

Davranış Bozukluğu

Pazar günü Duruşun okulunda bir saatlik bir seminer vardı, anne babalar için. Duruyu babasıyla evde bırakıp ben gittim. Konu, çocuklarda davranış bozukluğuydu. Dinlerken bi taraftandan da başka şeyler geldi aklıma. Aylin ortaokuldayken veli toplantılarına ben giderdim. Annem artık 'çok konuşuyor, dikkatini vermiyor' şikayetlerini duymaktan bıktığı için benim üstüne atılmıştı bu görev.

Yine bir pazar günü sınıfta ebebeyinler ve ben oturduk, öğretmenler gelip not okuyor, konuşuyor, veliler;

-hocam bizim kızın durumu nasıl? Evde çok çalışıyor ama anlayamıyorum anne diyor, hocam nası durumu? hocam? vs.. sorular soruyorlar... Bir bayan öğretmen de gelip sırayla not okurken cart diye

-Aylin çok konuşuyor (yok canıııımmm) davranış bozukluğu var! dedi. İçimden diyorum ' ya benim bildiğim davranış bozukluğu hastalık, ya benim kardeşim hastamı şimdi, hayıııırrrrrr!!!' diye koşarak terkettim sınıfı (tamam bu kısmı abarttım) Sonra annemle konuştuk, ertesi gün de koşa koşa öğretmenle konuşmaya gittik;

-Hocam bizim kızın durumu nasıl? Evde çok konuşuyor ama duramıyorum anne diyor, hocam nası yani? hocam? dedik... Öğretmeni de

- Haa işte çok konuşuyor, bi de çok gülüyor, yaani... dedi.

Sonra bakıştık annemle, döndük evimize. Yani insanı gereksiz telaşlandırmanın alemi yok, önce araştıralım, öğrenelim, sonra bilimsel terim kullanalım değil mi günlük...

Seminerden not edilesi;
Bütün davranış bozukluklarının temelinde dikkat çekme arzusu yatıyormuş.
5 yaşına kadarki arızalar davranış bozukluğu kapsamına girmiyormuş. (anneler olarak biz buna 10 yaş diyelim)(yok yok 20 iyidir)
Eşlerin birbirini yüceltmesi, çocuğa çok iyi geliyormuş (okuyosun dimi bey? )













Devamını Oku »

olsa...



'Anne yapboz yapalımmııı, annee parçası kaybolmuşşş, annee anneeeeeee' bi bu var bi de suluboya yı keşfetti yeniden, sürekli boya yapmak istiyor.
Okulda ebru da yapmışmı, fırçayı parmağına vurup 'ebru böyle yapılır!' diye bana hava atıyor, bu arada koltuklar halılar, nokta nokta boya olmuş, sıçramış, kimin umurunda!
'hay senin ebruna...-üç nefes al,ver- bayıldım ben, çok güzel olmuş bebeğimmm' Sanattan soğumasın çocuk. Hem ben puantiyeli şeyleri çok severim.

'annee yatarken kayyuu kitabımı okuyalımmııı?
'canım benim, bitanem, genemi kayyu, tv. da, boyama kitabında, kayu, başka bişey okuyalım, bıktım artık ben!
'bunu, bunu okuyalımmm',

Bi erkek bi de kız çocuğum olsa, oğlana Kayra, kıza Raziye ismini koysam. Kedi alsam, kılbırt desem, Serra die kız arkadaş bulsam kayraya, ressam bir büyükkanne ayarlasam, sarı-mavi-kırmızı bahçeli bi evim olsa, havuçları kayrayla raziye ekip dikse, herkes birbiriyle en pamuk sesiyle konuşsa, herkes tombik tombik olsa...

Devamını Oku »