Mevsimi geldi,başladık kutlamaya...

Tatlı Durum 5'i devirdi, okulda arkadaşlarıyla kutladık. Akşam da evde toplandık. Geleneksel kutlamamızı yaptık. Hiç bu kadar yorulduğumu hatırlamıyorum, bacaklarımı sürükleyerek bitirdim günü. İki hafta sonra Demirciğimizin bebeklikten çocuk olmaya terfi edişini kutladık. İlk yaş günümüz vardı ama bende de hiç enerji yoktu. Evde olmak ta istemedim. Aslında bir tek ben istemedim. 

Babamız 
-pastamızı alır evde rahat rahat yeriz içeriz! dedi. Annem hemen destekledi,
-ben bi ıspanaklı börek yaparım! diye başladı, ki devamını biliyorum ben, börekle başlar, 12 çeşide kadar çıkar, ben de kendimi mutfakta bulurum devamında.  
- Size afiyet olsun, ben gelmiyorum! dedim, resti çektim bende... Sonraaa, akşam dışarda buluştuk hepimiz heheeee :)
Duruşun yaş günleri için hep fazlaca stres yapıp, çokça iş çıkardım kendime, ilk heves ya... Son yıllarda da en az ikişer kere kutladık. Ama fotoğraflara bakıyorum, çok az yanyana gelebilmişiz, onlarda da yüzümde yorgun bir ifade var. Hatta bu sene mum üflerken bile doğru dürüst fotoğraf çekememişiz koşturmaktan. Bu sefer  sakin bir törencik yapmak ve oturup pastamı yemek istedim, ''oy tombulum tombulum ablana çifte doğumgünü yaptım yorgunum'' dedim, Oğluşum da anladı beni, güldü yine :) Akşam da çok mutlu bir hali vardı, garsonların kucağından inmedi. 

Wallahi güzelmiş,bundan sonra böyle, yemeğe çıkalım, pastaneye gidelim, dönelim derlitoplu tertemiz evimize...İyi böyle. 
Garib anam, yağuşuklum, datlum...



Not: sana yazacağım ve seni yeneceğim günlükçüğüm demiştim dimi!!!

Devamını Oku »

Affet beni...



      Blogcum biliyorum ihmal ettim biraz... Tamam çok ihmal ettim biliyorummmmm... Ama bi sor niye? Elektirikler kesilmedi ama wallahi internetimiz bağlanamadı bir türlü... 

      Gerçi kafamda çok yazdım sana ama yüklerken sorun oluştu... Telefondan yazılmıyor bilemiyorum neden...
      Bi kere de kaada ay çok pardon kağıda yazdım, hatta başına da küçük bir resim çizdim, görsel de önemli çünkü, çok saçma geldi,   -anlaşılamayan bir yazar- tadında buruşturup attım ve bir müddet gözlerimi uzaklara dikip baktım...
      Söz uçtu,yazı kalmadı özetle...
Kendimi affettirebilirmiyim bilmiyorum ama artık mazeretim de kalmadığına göre, bu hafta her gün bir post eklemeyi düşünüyorum, ne dersin? Belki o eski güzel günlerimize geri dönebiliriz seninle? Bir zamanlar yakındık, hatırlarsın... Hımm ne dersin blogcum? Hadi hadiiii :))))
     Ayrıca nerden çıkarıyosun başkaları olduğunu anlayamıyorum bazen seni... İnstagramla wallahi ve tillahi sadece arkadaşız, sen kendini onlarla niye kıyaslıyosun, lütfen. Lüttfen!



İşte böyle günlükçüğüm, günleeer günlerin ardındaan... seni unutmak mecburiyetindeydim ... Bir geçerli mazeret de bu buçukluklar. İnternetim olsaydı da çok farklı olamazdı malesef, bili geyts seni inandırsın, mark zukerberg satın alsın, hiç enerji bırakmıyorlar. 
Hiç bişey değilde, sürekli oyuncak toplamak bitirdi beni yaf!!! Dağılmış puzzleları tamamla, renkli halkaları üstüste koy, vakit kaybetmeden doğru şekilleri doğru delikten geçir, hemen küpleri üst üste diz, sonraki levela atla, Duruşun kitaplarını diz, çabucak boyalarını topla...Sonra arkanı döner dönmez bozsunlar yaptıklarını...Wallahi zeka puanım düştü, günde 5 kere aynı oyuncakları toplamaktan, ben daha çok oynuyormuşum gibi hissediyorum artık... 
Neyse geç oldu, yarın devam ederiz günlükçüm, şişşşh :) 



Devamını Oku »

Giderli 6


KARDEŞİM BENİM


Duruşla Demirin arasında 5 yaş var. Tam iki  hafta var yaş günleri arasında. Demir de ilk yaşını doldurmak üzere. Bebeklerin en tatlı dönemleridir, her şeyi yarım yamalak yapabildiği zamanlar.  Demirtoşum da bu aralar paytak paytak yürümeye çalışıyor, karşılıklı oturuyoruz,  altın topumuzu birbirimize gönderip eğleniyoruz, gerçekten çok sevimli bu halleri ve evde müthiş bir enerji demek çocuklar…

Biz bazen fazlaca kendimizi kaptırıp oyuna dalarken, bir çift göz de bizi izliyor, kaygı ve endişe içinde. Sahne zaptedilmiş, büyükler başka bir oyuncak bulmuş, başka bir bebeği sever olmuş, anne baba zaten kölesi, anneanne babaanne kucağından düşürmüyor, gelen misafir önce onu soruyor, bir de ellerinde kamera, marifet gibi her yaptığını kaydediyorlar…

Düşününce çok büyük bir stres kaynağı aslında. Yetişkin olarak aynı şeyleri yaşasam, zemin ayaklarımın altında parçalanıyormuş  gibi hissederdim herhalde… Aynı durumda bizler ne yapadık? 
***Daha fazla öne çıkmaya çabalar ve sonunda daha çok gözden düşebilirdik…
***Giderek daha agresif tavırlar sergileyebilir,  sürekli çatışma içinde olabilirdik...
*** Rakibimizi seviyor ve takdir ediyor gibi görünüp çaktırmadan onun sahne hayatını bitirmeye yönelik teşebbüsler içinde olabilirdik…
***Ondan kurtuluş olmadığına kanaat getirip, onun gibi olmaya çalışabilirdik, muhtemelen de bizim üzerimizde itici olurdu, eleştiriliyor olurduk, çocuk gibi davranmamamız yönünde…
*** Bazı fazla titizlenilen ev içi kurallar konusunu kullanabilirdik… Mesela  aç kalmadan sanki yemek yemiyormuş gibi davranabilir, saatinde uymayı reddedebilir,  özetle denilenin tersini yapmakta ısrarcı olabilirdik… Ki bu da işe yaramazdı, üstelik hane halkının bize karşı daha tepkisel olmasına da neden olurdu…

Bizim evin halleri de uzun zamandır böyle… Şu anda empatinin dibine vurmama rağmen çok zorlanıyorum. Bunların farkında olmam da çoğunlukla durumu değiştirmiyor, Duruş beni zorluyor, benim beynime doğru sıcak sıvılar yükseliyor, bağırmaya başlıyorum,  Duru da mutsuz ve üzgün halde bir süreliğine kabuğuna çekiliyor. Daha önce göz göze geldiysek, gözlerinden anlayabiliyorum  çok kırıldığını, bende kendime kızmaya içimden küfür etmeye başlıyorum, bir de vicdan azabı biniyor üstüne…

Bir kardeşi olmalı mutlaka diye düşünüyordum, aslında hala öyle düşünüyorum, Demir duymasın, dünyaya geliş sebebi, ablasının kardeşi olmak. Bunlar da arka arkaya gelince, bir kardeş verip, çocukluğunun en tatlı zamanlarını mı elinden aldık bilmiyorum... 

Ama bizim ev de Demirtoşla tamamlandı günlükçüm. Eksik varmış kadroda, o da gelmiş, herkes yerine yerleşmiş gibi ev şimdi...Uuuu datlummm benim...Datlularım benimmmm...

 Not: üstteki resmi, Duruş kendine göre tamamlamış, ailemizi çizmiş. Demir nerde diye sordum, 'o anneannemde kalmak istemiş! dedi...








Devamını Oku »

Hepimizin bayramı...

Dün akşam caddede coşkulu ve neşeli  kalabalıklar vardı, kırmızı bir insan seli aktı, çocuklar bayrak sallayarak dolaştılar, zorlama değil, içinden geldiği için şevkle yürüdü insanlar... Gider yapmak istemiyorum, büyüsü bozulmasın, hepimizin bayramı, Cumhuriyet bayramımız... 

Zorunlu bir değişime uğradı sırma saçlarımız...Sabahın 7'sinde  hiç çekilmiyordu o sırmalar wallahi günlükçüm.  Anneannesiyle kestirip fönletip süpriz yaptılar bana, bayıldım bende...

Kurban bayramımızı da kutladık, etimizi yedik kutsadık, kavurmamızı depoladık, üç mum yaktık, seyrine baktık günlükçüm... Daha yazardım ama canım istemiyo şimdi... uğrarım gene... kendine ii dawranıosun taammııı!!!

Devamını Oku »

Günlük değil,aylık...


Günlükçüm,görüşmeyeli nelerrr neler oldu, bilsen...Walla çok dedikodu birikti. Kaynatırız bi ara. Bizim çocuklaaarr işte büyüyolar ...Demirin alt iki dişi çıktı, emekliyor tutunarak geziyor. Duruş anaokuluna başladı. İki yıl kreşten sonra bayaa baya okul gibi geldi bize. Tabi ilk gün çok ağladı, tepindi hatta ama çok sürmedi, şimdi de çok seviyor. Özellikle de öğlene kadar olmasından memnun. Öğretmenini de sevdi ama eeen çok ta saçlarını sevdi, biz de saç değil peruk olduğunu söyleyemedik :(

Okulda mutlu ama evde bir süredir keyifsiz, tatsız ve huysuzzzzz!!! Duruyu biliyosun... Tam tersini hayal et. Sabırları zorlayan , kendini de hane halkını da yıpratan halve tavırlar içinde bir süredir...Eski tatlı Duruşumu özledim bennnn...

Ders çalışıyormuş ya da kopya hazırlıyormuşcasına ciddi takılan Duruş, aslında sadece masasını karalıyor ama altta gürbüz çok mutlu. Sonuçta neden mutlu olmasın ki, hayat çok acayip.. kuşlar falan...



Emelciimin çabalarıyla Tarkan konserine gittik bi aralar. Eğer şimdiye kadar izlediklerimiz konser idiyse peki ya bu neydi o vakit? diye düşünmeden edemedim doğrusu. Ateşidir, suyudur, dansıdır showudur, her şey çok güzeldi, çok eğlendirdi ve eğlendi, merdivenler dahil tıklım tıklım doluydu Harbiye. Sonuna kadar ayaktaydık, ben bir ara sıranın üstünde zıplıyordum ki, arkadaki teyze (evet evet baya bi teyzeydi) sırtıma pıtpıt yaptı, göremiyormuş, bence sende zıplamalıydın teyzecimmmm :) Seneye de gidiyoruz dimi ekippp???


Mehmet'le Gülay'ın nişanına gittik. Zonguldak'a. Aynı gün içinde gidip döndük. Çok zor olur çocuklarla sanmıştım ama akrabalarla ve tanıdıklarla dolu bir ortamda gürbüz kucaktan kucağa gezdi, Duruş Ahmetle, Betülle bahçede oynadı, çok zorlamadılar bizi. Zonguldak ta çok güzeldi, nişanlılar da..
Mutluluklaaaar...





Devamını Oku »

Sesimi duyan var mıııı????

Taşınma telaşemiz nihayet buldu gibi. Tek tük ıvır kıvır işler kaldı. Gerçekten çoook iş çıktı, hiç bitmez sandım ama...o da bitti...hatta yaz bile bitti... ne çabuk!
Taşınmanın iyi tarafları da var(mış). Makinalar dolup dolup boşaldı, herşey yıkandı, temiz temiz gelsin diye, heryer parlatıldı, temiz temiz yerleştirelim diye, fazlalıklar atıldı, ki ben kaayunun babası gibi çöpçü balığıyım, yine de elden çıkarabildim gereksizleri... 
Hayatımızı temize çekmek gibi... Yeni bir üç ortalı harita metod defterini çok düzgün kaplayıp, üstüne bir de şeffaf naylon eklemek, kenarlarına kırmızı kalemle çizgiler çekmek, etiketini de yapıştırıp akşamdan okul çantasına yerleştirmek gibi. 
Biblolar, tablolar, duvarlardaki süsler püsler, kolilerin içinde hala, nedense böyle daha çok hoşuma gitti evin hali. Gözümü yormuyor, tozunu almakla uğraştırmıyor. Minimalizmi neden icat etmişler anladım ben, hep bu toz alma derdinden...
Gürbüz bahçede çok mutlu, kedilerde çevresinde dolaştıkça kıkırdıyor. Duruştan da bahçede kendi kendine vakit geçirmesini bekliyorum ama dakikada 55 kere anne deme rekoru benim datluma ait ve korkarım aşmakta kararlı...

Annemle hergünkü gibi bir kahfe molasında, ayıptır sölemesi-bahçede-:) birden aklıma geldi, 
-Duruş sen hadi suyla oyna, ayaklarını falan ıslat, dedim , evin içinde bir bardak suyla duş alır çünkü, 
- annee, ben istediğim zaman suyla oynarım! diye gider yaptı, ve inatla oynamadı ya, bildiğin ergen yani şimdiden...

Annemden bizim eve sürekli bir trafik var, poşetler gidiyor, geliyor, 
'çaya gel, yarın kahfaltıya siz gelin, akşama ne pişiriyoruz, aaa bitmiş mi ben evden alıp gelim ...' muhabbetleri...Duruş akşamları bazen anneannesinden gelmek istemiyor, kalıyor, tekrar iki çocuklu ama tek çocuklu gibiyim, bulmaca bile çözebiliyorum... Ne güzelmiş yakın olmak, ne çabuk geçiyor zaman, ne çekmişim yanlız , çilekeş olmuşum haberim yokmuş!!!
Durubal, sokakta oynamaya yeni başladı ama çok hızlı daldı ortama, kendinden büyük karşı komşunun oğluna terlik fırlatmış, çocukceyizin gözüne isabet ettirmiş. Ahmeti yanağından ısırmış, ikisinide ağlattı resmen... 
İnanırmısın günlük???
Ayşeciğe bağladı... 
Yakında kimler var? bi gün kahfaltıya gelin yaz bitmeden, ciddiyim!     
Tanışmış olalım yüz yüze...Çiğdem, Gönül, başka???


Devamını Oku »

Biz buradan gider olduk, kalanlara selam olsun...

Taşındık biz. Aslında hep istediğimiz yani benim hep istediğim bişeydi ama biraz sermiştik, birden her şey istediğimiz gibi oldu, anneme yakın oldu, kocaman bahçeli oldu, bize göre oldu... Zamanı varmış demek ki. 

 Taşınmak dünyanın en zor işiymiş. Hayatımın yorgunluğunu yaşıyorum. Milyonlarca iş çıktı ki, hepsi de bitmedi daha. Bir de annemin yakınında olması sebebiyle işleri ağırdan alıp yoruldukça bırakıp dinlenmeye kaçınca, yavaş ilerledi ama sıkıntı yok, keyfimiz yerinde. Hafta sonları bavullar toplayıp taşınmalar bitti, pazar akşam üzeri dönüş zamanına denk gelen rehavet saatleri , gitmekle kalmak arası ikilemleri bitti.
 Meyve ağaçlarımız vaaaarrr, çiçeklerimizböceklerimiz vaarrr, şişme havuzumuz varrr, pembe panjurlarımızzz vaarrr, abarttım galiba, biri beni durdursun günlükçüm!!!


Gebzeyi hiç sevmedim, hiç özlemeyeceğim galiba. İlk izlenim, ilk bir kaç saniye hissedilenler değişmezmiş, doğru. Aynen öyle oldu. Bir de uzun zaman, vakit geçirmekten zevk aldığım pek kimse olmadı, yanlız kaldım. Bu yüzden de sevemedim bu memleketi. Son zamanlarda da bir sürü datluuu arkadaşım oldu, misafirlikte kalkma zamanı oyunun en eğlenceli bölümüdür ya, işte öyle oldu, üzüldük ayrıldığımıza...Neyse görüşücez yine...

 Kış gelmeden bahçenin tadını sonuna kadar çıkarmak niyetindeyiz,bekleriiiiizzzz.....

Devamını Oku »

D&D

 Duruşun bebeklik halini tam olarak gözümde canlandıramıyorum. Demir sildi, üstüne de kendi görüntüsünü kaydetti sanki. Sence bu normalmi günlükçüm? Bir şarkıyı dinlerken aynı anda başka şarkıyı da çıkaramam ya, onun gibi. Sence bu normalmi?
Her gün Duruyu almaya gidiyoruz Demir'le. Kapıya yaklaşırken gülmeye başlıyor. Nede çabuk öğrendi gezmeleri... Kime çekti bu çocuk bilmiyorum! Bir de ablasını görünce çok mutlu oluyor, babası geldiğinde ellerini dizlerine vurarak gülmeye başlıyor. Kral tv   açıyoruz, Duruş ilginç dans figürlerini sergilerken Demir yine dizlerini döverek ve kahkahalar atarak ona eşlik ediyor.  Kucağına Durunun org'unu koyuyorum, piyanist şantörler gibi sevinerek komik sesler çıkarıp eğleniyor. Yani keyifli olduğu zamanlarda böyle aktivitelerle meşgul ama çoğunlukla da sıkılıyor ve onunla ilgilenmemi, kucağımda gezdirmemi istiyor. Neşe balonumuzun yavaşça söndüğü zamanlar başlıyor. 
 Duruş hala resim yapmaktan sıkılmadı. Genelde eve döndüğümüzde de çizgi film seyrederken bile resim yapmaya devam ediyor. O unutursa ben yanına yerleştiriyorum kalem fıçısını ve defterini, en azından gözünü ayırmadan tv. a odaklanmamış oluyor. Sulu şakalara da devam. Bir bardak suyla üstünü başını ve de halıları koltukları ıslatıp, hiç utanıp sıkılmadan yine su isteyebiliyor. Çocukların suyla oynamaktan vazgeçme yaşı nedir acaba?
Kardeş kıskançlığı meselesinde de sıcak günleri atlattık. Hep Demir de bizimleymiş gibi alıştı kardeşine. Sadece reflex halinde herkesin önce Demire yönelmesi, bizi çok sinir ediyor :) 'Ben Duruyu tanırım' diyen anneanne bile yan çizmeye başladı...Çok fena rol çalıyor tombul kuşum...


Bir kaç hafta önce, parkta orta yaşlı bir bayan, hızla ve direkt Pusetindeki Demirin yanına gelip gıdısını parmaklamaya başladı. -bu bölümden pek hoşlanmadım, açık yazmak gerekirse, el sürmemesini tercih ederdim- Yan taraftan Duruş hamle yapıp
-bende burdayımmmm! dedi birden. Benim yabancılarla konuşmaktan nefffret eden kızım da dile geldi sonunda! 
-Ablası da burda teyzesi! filan gibi bişeyler geveledim ama kadın aldırmadı, Demiri mıncıklamaya devam etti. İnsan yalandan bile olsa
-aa ablasımısın, sen de tatlısın filan demez mi ya? Bu bölümden de hoşlanmadım işte. 


Sanıyorum ki bu aralar Demirin yanında kendini biraz görünmez hissediyor ve üzülüyor, bunu görmek te beni üzüyor. Keşke benden bir tane daha olsa o da hep Duruşla ilgilense, keşke onu anladığımı daha iyi gösterebilsem...


---Elleriyle dokunarak çocuk seven yabancı büyüklerle ilgili daha küçük bir anekdot;
yine okul yolundayız, yanımızdan iki genç geçti, birisi yana doğru dönüp, pusetindeki Demirin yanağına dokunmak için hamle yaptı, ben de çocuğunu korumaya programlı her anne gibi puseti ondan uzaklaştırmaya başladım. Tamamen reflex günlükçüm. Yani yengeç gibi yan yan ilerlemeye başladık, çocuğun eli havada kaldı bir müddet, ulaşamayınca bizim koca yanağa, vazgeçti, yoluna devam etti. Ayıp ettim evet. ---









Devamını Oku »

Canım BENim!



Her bloğun bir okuru, takipçisi var ama ben 'şunu yedik, bunu içtik' kabilinden yazıları okumayı ve yazmayı pek sevmiyorum. Sanki annem kaş göz yapıp 'ayıptır göstere göstere yenmez, arkadaşlarının da canı çeker' diye ikaz edecekmiş gibi geliyor. Uyarının dozu zamanında fazla kaçmış sanıyorum ki, dışarıda da bişeyler yiyerek gezemem ben. 


Ama güzel sofralar kuranları, değişik yemekler yapanları okumayı  seviyorum, hatta özeniyorum maharetlerine. Kendimi yetersiz hissediyorum mutfak konusunda. Hani çoğunluk olarak yabancı dil özürlüyüz de, 'anlıyorum ama konuşamıyorum' deriz ya, onun gibi, 'yiyorum ama pişiremiyorum' bende. 'çat pat, hayatımı idame ettirebilecek kadar yemek yapabiliyorum' da olabilir. Hele sunumu için, fotoğraflamak için fazladan enerji bulamadığım bir dönemdeyken, yapabilenleri takdir ve takip ediyorum. 


Ne yalan söyliyim, 'şu kombinim, bu kombinim , ahanda bunlar benim yeni cicilerim' yazılarından da pek haz etmiyorum. Yine içimdeki dış ses, 'ne o öyle hava atar gibi, görmemiş demezlermi insana???' diye uyarıyor beni. Yeni aldıklarımı hemen giyemem mesela bi süre demlenmeye bırakırım dolapta, sabırla benim elimin uzanacağı günü beklerler, elbiselerimin yüzüklerimin efendisiyim ben!


Ama arada sırada ziyaret de ederim kombici ay pardon kombinci hatunları. Bakim bu gün ne giymiş, ne takmış takıştırmış diye. Kendimce kritiğimi yaparım. Sonuçta biz hatunlar birbirimiz için giyinmiyor muyuz? Ademler fark ediyormu acaba, bu sene neon renkler modaymış, Gömlekler kuşluymuş, elbiseler puantiyeliymiş...


Sadece şunu merak ediyorum, hazırlıklar tamamlandığında o güzel fotoğrafları kime çektiriyorlar? Sokaktan geçen birinden mi rica ediyorlar, kocaları mı 'tabi hayatım sen poz ver ben makinayı hazır ediyorum' diyor, yoksa yanlarında gezen fotoğrafçılarımı var? Bunu bilmek istiyorum.


Ah bir de çekiliş yazıları yok mu? Zaten reklamlar sarmış dör bir yanımı, bir de bloglar reklamdan geçilmiyor. Hediyeyi lütfeden zatı muhterem, bir de emirler yağdırmıyor mu, 'duvarında paylaş, listeni davet et, yazısını yaz, resimli olsun, linkimi ver, amuda kalk, kuyruk salla... Biz ne zamandan beri böyle hediye veriyoruz birbirimize? Olmaz, çok çirkin, sinirleniyorum yine...Tamam sakin günlükçüm... Yani bakıyorum da benim gibi yazan yok be günlükçüm. Ben bitaneyim ben, beeennn , bennnnnnn!!!











Devamını Oku »

Bozulan kafayı tamir etmece...



Tembelin yaz postu bu kadar olurmuş!!! 


 İdare et günlüçüm...


-İdare edemem sahip idare edememmmmm!!!

Devamını Oku »

Hey Heyy Heyyy Murphy, Bütün İşlerim Gitti Aksi...

Bir ev hanımının aşırı acıklı Murphy'si;

***Çamaşır makinasını tam doldurmak için bütün kirli ve yarı kirlileri toparladığımı sanıp, makinayı çalıştırdığımda, yakında bir yerlerden farketmediğim kirliler bana bakar...


***Ocağı yeni temizlemiş, silmiş parlatmışsam, o gün sütün taşma günüdür, kahfenin arkamı döndüğüm anda yanardağ gibi püsküreceği gündür...


***Özenle ve istekle masa hazırladığımda, ev halkı tok ya da iştahsızdır, yemek yapmamışsam, herkes birden acıkıverir...


***Misafir geliyorsa, çocuklar huysuz, uykusuz, ve bazen hasta olur, fazladan ilgi ve bakım ister, kafamdaki misafir ağırlama planını sabote eder, ellerimi ayaklarıma dolandırır, ter ve toksin attırırlar...


***Boş hafta sonunu plansızlıktan değerlendiremem, çok gitmek istediğim bir yer olduğunda, aynı güne bir nikah, bir okul gösterisi ya da bir ağır misafir denk gelir...


***Çocukların fotoğrafını çekmek isterim, makinanın şarzı (şarjı, şarcı, neyse işte) biter, hafıza kartı dolar, ya da toptan evde kalmıştır, bütün bunlar olmadıysa, ikisini bir araya getirip gülümsetmeyi başaramam bir türlü...


***Seyretmek için beklediğim programa, yemek saatini denk getirmek isterim, masayı hazırlarken en güzel yeri kaçar, oturup yemeye başladığımda reklam girer, yemek biter softa toplanırken tekrar dizi (pardon belgesel:)) başlar.


***Özel bir gün için, açık elbise seçerim, hava serin olur, fön çektiririm, manasız bir kafa karıştıran rüzgar olur, ya da yağmur çiseler düz fönüm kadayıf olur. Soğuk olur diye seçtiklerim kalın gelir, güneş açar terlerim, yine fönüm yalan olur...


***Kolları, omuzları bir sürü apoletler, düğmelerle dolu kocamın havalı gömleklerini, kargo pantolonlarını ütülemek beni sinir eder, bunları kendisine benim hediye ettiğimi farkedince kendim ettim, kendim buldum'u mırıldanır, bir kere daha sinir olurum...


***Markete 'aman allahım, acil almam gereken bisürü bişey var' diye koşturur, acil olanlar eksik, gereksiz olanlar fazla alınmış olarak eve dönerim...


***Minicik tozu üç tekrarda çeken elektrik süpürgesi, bişeyin lazımlı bir parçasını 'flööppp' diye çekiverir, koltuk arkasındaki çorap tekini iştahla yutuverir...


Bu kadar yeter bence günlük, şimdi yatağa kapanıp hlykçyğt gibi ağlamaya başlıycam... Blogcu hatunlar sizde varmı başka kanunlar?

Not: yorumlara cevap yazamadım bir süredir , özür dilerim zaman ayırıp görüş beyan edenlerden, effedin beni nüftennüftennüfteeennnn...



Devamını Oku »