Çocuk Menüsü

Duruş, yemek seçmez ama hep az yer. Bu beni elimde olmadan kızdırsa da örnek almam gerektiğini düşünürüm , ama başaramam genelde. Ne kadar çok yerse o kadar hızlı büyüyeceği, az yemesinin benim başarısızlığım olduğu hissini atamam üstümden. Düşünüyorum ve Durunun en çok sevdiği yemeği bulamıyorum, 'bayılır' diyebileceğim bir gıdda maddesi yok . Çorba hala yarım kase, yemek bir kepçe, pilav iki kaşık, makarna da öyle. Makarmayı daha çok sevmesi gerekmezmi? Köfteye bile nazlanıyor, ben bayılıyorum, sınırsız yiyebilirim... Karnıbaharla mantı yı aynı yüz ifadesiyle yiyor. Balıkla salatayı yine beş lokmayı yanımızda bizimle sonra masadan kaçarak, gezip dolaşarak beni de deli ederek yiyor. Ben hergün yiyebilirim balığı, civa miva dinlemem.

Son zamanlarda alışveriş merkezine girince 'patatess patatesss' ısrarcılığı başlıyor, hamburger istemiyordu, son gidişimizde onuda yedi maşallah. Gitmeden önce de biraz daha fazla yemek yedirmeye çalışıyorum ki daha az istesin. Bir de mayonez-ketçap delisi, nerdeyse yalıyor küçük paketleri. Tamam bu ikiliyi bende çok severim ama o daha küçük yemesin işte, istemiyorum :(
Evde yapmak aklıma geldi. Hiç değilse defalarca yanmamış zeytin yağıyla kızartıp, köftesini daha sağlıklı hazırlayabiliyorum. joker bir tarif geliştirdim;

-elma büyüklüğünde kıyma
- ufak bir kereviz ve havuç ince rendeyle rendeleniyor.
-çok ince doğranmış taze sarımsak ya da kuru sarımsak,
-1 yumurta
-bir-iki kaşık kurutulmuş, ufalanmış ekmek
-bir tatlı kaşığı zeytinyağı, tuz, biraz yeni bahar, kimyon, zerdeçal, bir kuple yüreğimizi katıyoruz

Hamburger köftesi formunda kızartıyoruz, bakmayın bizimkinin yüz ifadesine, severek yiyoruz.
Yanına bir küçük te oyuncak koyarsak tam bir çocuk menüsü. 'Pek Anayız' gibisi yokkkkk!!!!





Devamını Oku »

Sen Olsan


Duruşla yolda genelde, önce kim köprü görücek, mavi ışık bulmaca ve türevlerini oynarız, ya da müzik dinleriz. Pazar günü dönüşte başka bişey buldum, beni o kadar neşelendirdi ki, artık baya baya sohbet ediyoruz merkeple.
Konu bir şekilde kardeş durumlarına geldi, oradan anne olma mevzuuna geçtik, bu aralar bu konuları çok sık konuşuyoruz. Daha önce, bana
-ben büyüyünce anne olucam, dedi durup dururken, bende
-önce çocuk sonra da genç kız olucaksın, sonra istersen anne olursun, dedim
şimdilerde bu sıralama üzerinde çalışıyor sanırım, arada bir babasına anlatıyor çünkü. Oyunun çıkış noktası da bu oldu;

-Durucum sen anne olsaydın nasıl bir anne olurdun, nasıl davranırdın çocuğuna? diye sordum, bir süre abla ve anne olmayı karıştırdı,
- mesela sen anneymişsin
-hıh
-seninde bir çocuğun varmışşş
-kız olsun, irem olsun! şeklinde konuya vakıf oldu birden.
-ona nasıl bir anne olurdun
-onu severdiiimmm, sarılırdımmm, gezmeye götürürdümmmm...
-sevgi dolu bir anne olurdun demekki,
-evet

-peki iremin üstünü değiştiriceksin, kırmızı elbisesini giymesini istiyosun ama o yeşili giymek istiyor, naaparsın?
-kırmızıyı giydiririm. kızarım. (anne ol da gör demeden büyütmek isterdim seni ama olmıycak galiba :)

-mesela iremin yemek saati geldi, sen sebze pişirdin, brokoli olsun , irem yemek istemiyor, sen naaparsın?
-ona meme verririmmm
-ama artık senin gibi yemek yiyomuş irem,
-onuuunn ağzını açarımmm içine yemekleri koyarım. (koyarsın)

-meselaa iremin okula gitme saati yaklaştı, sen onu uyandırmak istiyosun, ama kalmak istemiyo, ağlıyo naaparsın?
-onuuu gıdıklarımmmm, gülüüürrrr, o zaman uyanır! (yarın deniyorum bunu)

-iremi giydirirken senden kaçıyo ve evin içinde seni koşturuyo, ve bunu hep yapıyo, naaparsın bakalım? (anasına bak kızını al)
-onaa bi doluuu su dökerimm, ıslanırrrr
-üşüttü, hasta oldu çocuk
-giydiririmmm, sonra gene kaçarsa bi dolu su dökerimmmm (kikir kikir gülüyo, benle dalga geçmeye başladı hafiften, üstüme alınmıyorum)

-mesela, senin çok işin var, yemek hazırlıycaksın, çamaşır asıcaksın, ama irem parka gitmek istiyo, naparsın?
-onu parka götürürüm! Net. ( eh, bende park saati gelince işi gücü bırakırdım)

Bu kadarını hatırlıyorum, bazen kaydedemediğime üzüldüğüm şeyler söylüyor, unutuyorum. Yolda baya eğlendik bu oyunla, hoşumuza gitti, evde de arada bir,
-hadi soru sorrrr, demeye başlıyor. Empati oyunumuzu geliştirmek üzerine düşünüyorum günlük, paylaşırım yine.

Devamını Oku »

Tatlı Cumartesi...


Tatlı Cumartesi, öğleden önce ünv.den kızlarla buluştuk. Hava da sanki biz daha güzel gezelim diye ısındı, pazar günü bozdu. Ayferin ikizleriyle Duruş çabuk kaynaştı. Yanıma boyama kitapları, pastel aldım, çocuklar boyama yaparken biraz sohbet edecek fırsatımız oldu. Ayferi bulunca ters çevrildi tabi fincanlar, fallar bakıldı. Yollar, kuşlar, sıkıntılar, kısmetler...
Öğlenden sonra da ortaokuldan kıslarla buluşacaktık ama Nergizin Zeynepi ateşlenmiş, gelemedi, asıl buluşma nedenimiz olan yurtdışından gelen Banu da bizden önce gelip biz yokuz diye geri dönmüş, bizde Suzancım, Aylincim, Durucum ve ben oturduk, fondü yedik, Banuyu çekiştirdik, neden biraz daha beklemedi, diye...
Kahfe dünyasına girince Duruşun gözleri parladı, cennete düştü sanki, çeşit çeşit çikolatayı görünce. Aylinin kucağında gözleri kapanmaya başlayınca kalktık, arabada hemen uyudu. Dün akşam üstü Evdekilerle vedalaşıp, 5 gün daha görüşemeyecek olmanın hüznüyle yola çıktık. Yolda Duruyla çok güzel bir oyun icat ettik onu da yarın yazarım günlükçüm...



Devamını Oku »

Profesyonel


Son gün arayınca bilet bulamadık tabi, merdivende de mi olmaz dedim, yok dediler, sonra bizim süperbaba ben ayarlarım dedi, geldi biletlerimiz, balkondan ve en arkadandı ama bi şekilde sığıştık bizde salona. Hiç beğenmeyenden en çok beğenene doğru herkes farklı düşünce beyan etti, ben bayıldım. Daha yakından izlemek, en azından mimikleri kaçırmamak isterdim, çünkü gerçekten yetkin dikiciler ve özellikle daha aktif bi karaktere hayat veren Bülent Emin Yarar seyrettiğim en iyi oyunculuğu sergilediler. Kuş bakışı izlemek ve hep bir sorun olan çok sıcak salonlara rağmen, mutluyum seyredebildiğim için... Yakınınıza gelirse kaçırmayın, uzağınıza düşerse, üşenmeyin, gidin.

Devamını Oku »

Hastayım, hastasın, hasta...



Geçen hafta ailecek hastaydık, süründük resmen. Duru'nun yılbaşı akşamı başlayan öksürüklü tıksırıklı hastalığı geçecekmiş gibi yapıp daha da güçlenerek geri döndü. İyi olduğunu düşündüğümüz gün okula gitti, akşam tekrar ateşi çıktı. Bu kez bana da geçti, Ferhatın ağır bir diş problemi vardı, birde üstüne mikrobik rahatsızlığı ekledi. Eş ve anne olmanın en zor halini yaşadım sanki. Kendi annemi istedim yanımda, yanlız başımızaydık.
Hafta sonuna doğru daha iyi hissetmeye başladık. Duru hiç yemedi ve antibiyotik kullanmak zorundaydı. En zor işler sıralamasında hatırı sayılır bir derece yapar herhalde, hasta ve yemeyen çocuğu beslemeye çalışmak... O kadar yıpratıcı ki, yarım saat kendini tüketerek, yarım kase çorba içirirsin ve genelde de sonunda geri çıkar. kendime göre, yemek konusunda 'az ısrarcı anne' olduğumu düşünürüm ama, aç karnına antibiyotık almasın diye, 'çok ısrarcı anne'ye dönüştüm, yine de farketmedi... Üstelik Duru hiçbirimizin görmediği kadar aksi ve şımarıktı. Hastalıktan, zayıflayan bünyesi ve sinirleri yüzünden -ki bende açken çekilmez olurum- sürekli inatlaştı. Sonlara doğru, oturup herşeye ağlar oldum. Doktorumu seyrederken ağladım, kustukça ağladım, sabah uayandırırken
'yüzünü görmek istemiyorummmmm' bağırdı, bir saat ağladım...Ara ara önce çok kızıp sonra öpüp sonra yine sinirlendim, deli gibi...
İyiki hafta sonu annem, Aylin, Selma geldi, biraz kafamız dağıldı, neşe oldu evde.
Dün en iyi günüydü, okula gitsin diye düşündüm, evde kalmak iyi gelmiyordu ikimize de, akşam çok mutlu geldi, yemeğini yedi, öpüştük, sarıldık, Duru geri gelmişti. Öyle hafifledim ki...


Büyüdüğünde bunu da kullanabilirim dimi günlük, 9 ay karnımda taşıdım cepte, hastayken başında bekledim, o da tamammmm, yemedim yedirdim?, hem yedim, hem yedirdim ben, o da tamam sayılır, hem giydim hem giydirdim hatta... Elim kuvvetli günlük. Floş royale koşuyorum...

Devamını Oku »

Babayla Sinemaaaaa


Pazar günü küçük ve büyük sevgilim ile kahvaltı yaparken duruya kızım seni sinemaya götüreyim mi? dedim.Hemen sevimli bir surat ifadesi takındı
tamam babacııııım dedi.
Hangi filme gidelim kızım dedim, bizim bilmiş küçük hanım bilgisayardan bakalımmı baba hangi film varmış dedi ve sinemayı hak ettiğini bir kez daha gösterdi. Bilgisayarın ne işe yaradığını o çoktan çözmüş bile. Hemen baktık tabi rapunzelde ( karar kıldık ama bi problemimiz vardı karmakarışık üç boyutlu bir çizgi filmmiş. Yol boyunca gözlükle neden izlemesi gerektiğini anlatmaya çalıştım ama sürekli nedeeeeeen sorusu barajına takıldım.
Yaşa ve anla kızım diyerek konuyu kapattık. Alışveriş merkezinin otoparkına geldiğimizde bana çok güzel yol tarifi ile park yeri buldu. Park yerlerinde harfler yerine il isimleri yazmışlar. Durunun deyimiyle arabımız bayburtun c’sine bırakıp girdik içeriye. Duru için alışveriş merkezleri patates anlamınada geliyor, hemen patates almak için hamburgerciye yöneldik. Büyük sevgili duymasın. Kasadaki kız ona ketçap mayonez vermedi Duru sert bir ifadeyle ketçap mayonez yokmu diye sordu ve tezgahtan patatesten önce onları aldı onlarsız bir hayat düşünemiyor artık. Daha sonra biletmizi ve mısırımızı aldık filmimizi izlemeye başladık. Gözlüğü taktı ve ilk kahkahamızı attık çok sevimli oldu.ama gözlükte çok ağır çocuklar için buna bir çözüm lazım. Biz evden ne olur ne olmaz iki tane gözlük getirmiştik ama işe yaramadı bizim bu uyanıklığımız. Bizim gözlükler cinebonustan kalma biz afm de olunca işe yaramadı. Çocuklarla film izlemek çok keyifli hiç ses ayarları olmuyor sessiz bir anda birdenbire bağırarak ne oldu baba yada ne deediiiiii diye birdenbire bağırıyorlar.filmin ilk yarısında gözlükle izledik ama ikinci yarıda gözlüğü takması için ısrarlarıma rağmen taktıramadım. Zorla taktırdığımdada gizli gizli alttan bakmaya devam etti. Hatta bi ara gözleri doldu ne oldu kızım dedim korktum baba dedi. Bulanık şekilde filmi bitirdik . Bayburttan arabımızı aldık şarkılar eşliğinde dönüşe başladık. Elimizde kocaman bir şekerle. Eve gelirken lahmacun yemek istedik ama annemiz olmadan boğazımızdan geçmezdi tabi. Soğan kokusuyla beraber evimize vardık . Yemeğimizi yerken duru heyecanla annesine anlatmaya başladı filmi.

-anne gözlük takıyorum adamlar burama (karnını göstererek) geliyoooo çok korktum
Diyerek koparttı bizi, ben Durunun gözlüğü takarken yakınlaştırdığını anlamadığını sanmıştım ama kızım beni bir kez daha şaşırttı.Kocaman bir öpücükle hemen ödüllendirildi

Devamını Oku »

'benmi bulandırdım' endişesi


Duruballa salya sümük 3 gün geçirdik. Nasıl olsa çoktan homojen dağılmıştı ikimizede virüsler, önce onun mümüğünü sonra kendiminkini silerek ve aynı burun spreyini sırayla kullanarak, bazen Duruşunkini kafaya dikip evde şurup kafasıyla dolanarak 3 gün dinlendik. Yani daha çok Lulu dinlendi. Sağolasıca internet ve montessori faaliyetleri sayesinde okul öncesinde hergün kendimizi oyalayacak birşeyler buluyorduk ama anladım ki çabuk kopmuşum , biraz da zorlandım oyun icat etmekte, belki hastalık bezginliğiydi, ama sonunda çareyi Duruşu sevgili küçük budamız caillou nun ellerine teslim etmekte buldum. Üç güncük te fazla tv izlemek hemencecik te çocumda dikkat eksikliği, davranış bozukluğu, psikolojik sorunlar vs. neden olmaz dimi günlük? Sende hiç rahatlatmıyosun ki...



Hastaneye gittik, karşısında en sevdiği okul arkadaşı Elifnaz, o da suçiçeği olmuş, eve geldikten sonra Duru dedi ki;
-'anne arkadaşlarıma da benmi bulandırdım hastalığı?' Çokkk datlum benim, hassasım...

Devamını Oku »

Gelenek bozulmadı :)


Cuma akşam üstü Duruşu okuldan alıp İst.a geçtik. Çok meşakkatli bir yolculuk oldu, trafik kilitti. Biz ve diğer trafik magdurları umutsuzca çırpındık, Duruşun yolda çişi geldi, hafif ateşi çıkmıştı zaten. Bir ara varamayacağımızı , belki de mahsur kaldığımız yere yerleşip orda yaşamanın daha mantıklı olduğunu düşünmeye başladım. Cinnet geldi zaar.
Sonunda eve ulaştık, hemen yemek yemeye başladık, bu arada Duru hediyeleri açmaya, karışık bir şekilde dağıtmaya başladı, bizde dayanamadık, sabırsızca yırtmaya başladık paketleri, yarım saat içinde, yemekler yenmiş, hediyeler açılmış, bütün kaleler fethedilmiş oldu :)
Her sene evdeyiz bu sene dışarda olalım dedik ama annem çok mahsun bi şekilde
-biz Duruyla yanlızmı olucaz evde? diye boynunu bükünce geleneği bozmanın anlamı yok diye düşündük. Zaten öyle hazırlanmıştı ki bırakıp çıkmak haksızlık olacaktı. gerçi kendisi sonradan dayanamayıp itiraf etti;
-ben dışarda kutlamayın diye günler öncesinden başlıyorum hazırlıklara...şeklinde!
Duruşun geleneksel Yılbaşı çikolatası hazırdı ama çok sevdiğim makinamdan uzak kalmak beni fotoğraf işinden soğuttuğu için doğru dürüst bir resmini bile çekemedim, zaten zavallı tavşan da fazla direnemedi Durukızın seri diş darbelerine, eridi gitti...
Duruş hasta girdi yeni yıla yoksa bu yıl böyle mi geçicek? Bana da geçti, iki gündür evde atlatmaya çalışıyoruz. Bu arada aile hekimliği uygulaması başlamış, denemeye karar verdim, Duruyu alıp gittim sağlık ocağına. DR.un yanına girip sadece adımızı söyledik ve ikimizi de muayene etti. Hatta Duruya benim kucağımda baktı. Danışmada işlem yaptır, yok numaratöre bak, sıra bekle fln yok, çok kolay. İşte bir sürü hastane değiştirip bulamadığım buydu...
Duruyla evde güzel iki gün geçirdik. Özlemişiz. Eski günlerdeki gibi. Bebeğim yine süzülmeseydi...



Durunun yeni ebruları. Hemde Durunun yılbaşı hediyeleri oldu. Asıldı bile. İçimizde kendi emeğini hediye eden sadece Duru oldu :)

Bunlarda benim geleneksel hediye kutularım. İçi dolu fıçıcıklarım... Onlarda sahibini buldu. Nazlanarak gitmiştim ama mutlu döndüm, bir şekilde yakaladı yine yeni yıl beni. Seni gidi yeni yıl seni :)))))

Devamını Oku »