Cevizli Kolye


Bu yaz Tahtakuşlar'dan aldım bu kolyeyi. El yapımı, 5 lira, içindekiler de çok besleyici, ortada büyük bir cuvez, pardon ceviz, iki tarafında daha küçük cevizler ve giderek küçülen fındıklar var. Tülbenti sararak ve düğüm atarak yemişleri kaplamışlar, çok ta güzel yapmışlar. Üstelik bu kolye yanınızdaysa aç kalma riskiniz de yok demektir, yanınızda yolluğunuzu da taşırsınız, hatta boynunuzda!
Bende özendim, evde pek giymediklerimden fln toparladım kestim, yapmaya çalıştım. Gerçekten çok kolay yapımı.

Mesela boyunu kısalltırdığım etekten artan parçayla yaptım, eteğimle takım bir kolyem oldu.

Meseela bunu Fatmagül' seyrederken yaptım, adını da Fatmagül'ün tarzı ne? koydum.

Bu kırmızı-beyaz da çok iddalı değilim, milli maç fln olursa takarım artık :)

Çakma bir burberry çantayla yıkılır...

Favorim bu. Gülünü de aynı kumaştan yaptım, elime sağlık.

Devamını Oku »

Taaa geçen haftasonu.



Kuzuları gezmeye götürdük hafta sonu. Artık bizim de yakınımızda bir alışveriş merkezimiz var. Bimbambom çok şükür dostlar bizimde artık bir avm'miz var :) Artık canımız her istediğinde gidip gezebileceğiz, gereksiz alışverişler yapıp boşu boşuna yorulup, çocuklar acıktığında hamburger yedirip evimize dönebileceğiz, mutluyuz.
Neyse, akşam üstüde Ayşeler geldi, elleri boş gelmemişler, anneannemizi de getirmişler. Anneanne torun, sevinçle kucaklaştı, çok mutlu olduk.
Bu arada sabah saatlerine flashback yapmak istiyorum. Hava pek hoş olduğu için mutfakta camlar kapılar açık, kahfaltı yapıyoruz. Saat 11 suları. Evet geç kahfaltı. Brunch diyenler de var. Hapy hour fln da denir bizim köyde. Neyse ne. İçeri arı girmiş, bende Duruya anlatıyorum,
-ellemeyelim, çıkıp gider o birazdan
-niyeee?
-ailesi vardır, onların yanına gider...
-nerdee?
-bi ağacın üstündedir, felan feşmekan böyle uzuyor tatlı muhabbetimiz...
Sonra Avm den dönüşte Ayşeler geliyo diye bir hışımla içeri daldım, ayağıma terliklerimi geçirdim, aman allahım nasıl bir acı, ayacığıma bişey saplandı. Gerizekalı arı, terliğimin içine girmiş, sonra da korkudan ayacığımı sokmuş. Neyse topallayarak arıyı dışarı attım, ama uzun süre geçmedi yanma hissi, ne sıktıysa iğneden. Sonra bizimkiler geldi, balığımızı fırına attık ki elektrikler kesildi. Neyseki yarım saat sonra geldi yoksa oturup suşi yiycektik. Sonra da Duruyu oynattık biraz, ıphone da bi kedi var ya tekrarcı bişey, onla aynadık, Duruya şarkı söylettik fln, güzel bi akşamdı. Daha güzelleri sizlerin olsun efendim, iyi hafta sonları...

Devamını Oku »

OFFF!!!


Bu minik kuşu Duru yapmış okulda. Bayıldım, ne güzel renkleri var. Astım hemen duvara. Okuldaki halini çok merak ediyorum. Hem kameraya karşıyım, hem de olsa da seyretsem istiyorum. Dün okuldan aldım, vesikalık fotoğraf çektirmeye gittik. Öncesinde konuşmuştuk, yolda da devam ettik,
-Kaayu gibimi anne? keşke kardeşim olsa ben onu güldürürdüm fotoğraf çekilirken...
dedi,
-bizim gibi zorunlu olarak seyreden ebebeyinler bilir, calliounun bir bölümü de fotoğrafçıda geçmektedir- Yani neşeli gittik, ama korktu, fotoğraf odasına girmek istemedi ki karanlık değildi. Babasını istedi, o da geldi yine de başaramadık, çok ağladı, zaten foto çekiniçek bir hali de kalmadı, kızaran gözler ve burunla. Neyse ki Volkan blogdan bir resmiini kesip biçmiş, miinik fotoları göndermiş bize. Bir şekilde halletmiş olduk ama öncesinde de doktorda ağzını açtırmayı başaramamam, muayene olmak istememesi düşündürmeye başladı beni.

Naapılır ki çocuk şiddetle bir şeyi reddederse? Ben tamamen dağılıyorum, kriz anında. Konuyla ilgili çocuk kitapları fln almıştım, dr. da, dişçi de geçen, okurken evde güzel vakit geçirdik ama olay anında hiç işimizi kolaylaştırmadılar. Caillou da hiç yardımcı olmadı. Sen de iyi gün dostuymuşsun Caillou!

Devamını Oku »

İlkbahar yza sonbahar kış...ve ilkbahar


Dağların arasında bir vadi var, ortasında bir göl ve gölde yüzen bir ev var. Evde budist rahip ve bir çocuk yaşıyor. Filmdeki bütün dialog birkaç cümleden ibaret. İnsanlar konuşmuyor. Hayalimdeki dünya! Mevsimler değişirken, hayatlar değişirken aslında tekrarlayan bir döngü var. Bütün film çok güzel bir fotoğraf gibi.
Koreli yönetmen Kim Ki-Duk 'un filmi. Bence sinema budur.


İkinci güzel film de ''Gölge Yazar'' ingiltereye atıf varmış ama bence Bizim ülkemizde de tekrarlanan bir senaryo, belki de dünyada başka birsürü ülkede oynanan oyunlar, beklemediğim kadar ilgimi çekti bu film.

Devamını Oku »

Açılınn Anne Yarısı Geliyorr:)



Başlıktanda anlaşıldığı gibi bu haftanın yazısı Aylin teyzeden geliyorr:)Aslında yazı yazmak konusunda malesef sıfırım..Hani derler ya sürekli, 'lisede varyaa ben kompozisyondan 90-100 alırdım' diye o ben değilim işte:)Sanırım hiç bir zaman da böyle bir blog sahibesi olamıycam..İlerde çocuğum olduğunda ablamdan çocuk görme hediyesi olarak benim bıdığada bir blog bekliyorum:)

Yarın Duru kızımız bize geliyorr..Haftanın süprizi tabiki babasının restaurantından getirdikleri çiğ köftelerr:)Sabırsızlıkla bekliyoruz..Geçen hafta geldiklerinde ablamla eniştem kitap fuarına gittiler.Bizde Duru'yla baş başa park keyfi yapıcaz diyerek anne babaya el sallayarak uğurladık..Aslında Duru'yla biz evde takılmayı daha çok seviyoruz..Yada ben daha çok seviyorum sanırım:)Bilgisayarda şarkı açıyoruz ezberliyoruz akşam anneyle babaya süpriz yapıyoruz..Geçen haftanın favori şarkısı Sertap'tan kendime yeni bir ben lazım.Yarın çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam edicez.Bi kaç ay sonra da oryantal çalışmalarımız hızla başlıycak..Duru'yla ilgili çok planım olsada azıcık daha büyümesini beklemek en iyisi galiba:)Ama o hafta havanında güzelliğine kanarak parka gitme gafletinde bulunduk.Gaflet diyorum çünkü park maceramız bir fecaatti.Normal bir şekilde evden çıktık.Duru kızımız her bakkala, parka, yada bilgisayar oyunu açmaya giderken yaptığı gibi 'seni çok seviyorum ayninncimm' sözleriyle parkın yolunu tuttuk.Gel gelelim bizim oturduğumuz mahallenin camisinde Çeçenistan'dan gelen mülteciler yaklaşık bi 10-15 senedir kalmakta.Mahallenin tek kötü yanı bu malesef.Bildiğiniz camide yaşıyolar ve gitgide çoğalıyorlar.İş bulup eve taşınanların yerine yenisi geliyor genelde erkekleri yatıyor, kadınları ise gelen yardımları pazarda satıyor.Kıyafet, sebze, oyuncak vs..Neyse parka gittik sallanıcaz tabi haliyle.Yan salıncakta Duru'dan belki bi yaş büyük bi kız çocuğu.İlk başta aldanıyosun ayy yavrum ne tatlı falan.Adın ne diyosun çocukta tık yok tek kelime türkçe bilmiyo haliyle:)Neyse ben Duru'yu sallıyorum bizim çeçen çocuk sopa kapıp gelmesin mi.Asabileşti bizim çeçen.Duru'ya vurmaya çalışıyo engel oluyorum falan.Kızıyorum bağarıyorum ama çocuk türkçe bilmiyo:)Bir yandanda tırsıyorum şimdi cimdiklesem alttan alttan gidicek annesine babasına söyliycek gelenlerde türkçe bilmiycek ondan sonra al başına belayı:)Zira çeçenlerin çok adam dövmüşlüğü oldu diye duyumsamalarımız var:)Neyse aldım bizim Duru kızı kaydırağa götürdüm.Çeçen çocuk piskopat koştu geldi yanımıza üstümüze üstümüze kaymaya çalışıyo.Garibim Duru'da kıllandı:)Bu arada parktaki çiftlerde kikir kikir bizi izliyo.Baktım olucak gibi değil aldım Duru'yu başka parka gidicez.Parktan çıktık oda ne çeçen kabusuuu:)Arkamızda elde sopa bizi kovalıyoo:)Kendi dilinde bişiler diyo:)Tribe girdim bende Duruyu aldım kucağıma yavrum Duru'nunda psikolojisi bozuldu yol boyu arkasına bakıyo geliyomu gelmiyomu diye:)Baktı biz uzaklaştık iyice çocuk peşimizden gelmeyi bıraktı en sonunda:)Ben kuzucuğumu iki sallayamadan yaşadığımız şokla diğer parka doğru yol alırkennn birde başımıza ne gelsin; bardaktan boşanırcasına yağmurr:)Eve kadar koştuysakta iyi bir yağmur yemekten malesef kurtulamadık:)
Tabiki bu olanlar Duru tarafından akşam bir birr anneye anlatıldı.'Anne biliyomusun parkta çeçen vardı teyzemi dövmeye çalışıyoduuu' diye.Kendisinin korktuğu kısımlar anlatılırken Duru tarafından hızla atlandı tabi.Brave heart yeğenim benimm:)

Şöyle bi bakınca galiba evde şarkılar söylemek, kağıt kesmek, calliou izlemek daha mı zevkli ne? :)

Teyzesinden bu kadar..Ne de olsa annenin yerini tutmazz:)

Devamını Oku »

Babalar da etkinlik yapar!


Evet, babalar da çocuk olur, keser, biçer, yapıştırır, tabi bu arada ev batar, toplamak yarım saat alır...

Durucum üstünü başını kesme huyundan vazgeçti, ama kağıt, dergi kesme ,işleri devam. Kocaman bir örtü seriyorum yere, üstüne yastıklar yerleştiriyorum, kalkıp geziyor, tekrar oturup kesiyor, biraz başka oyunlar, sonra yine kağıt işleri, biraz çizgi filim, sonra yine makas... Böyle geçiyor akşamlar. Bazen örtüyü ve dağınıklığı görmekten sıkılıyorum topluyorum, hemen gelip, 'anne kağıt kesiceeemmm' demeye başlıyor, yayılıyor örtü yeniden. Bir çeşit bağımlılık oldu yani. Neyse, deneyimle sabit ki, bu da böyle bir dönem, gecicek, yerini başka hevesler alıcak...

Devamını Oku »

Kırmızı olsun, benim olsun.


Çantayı ben süsledim. Yaptım yani. İlham perisi baya bekletti, yaratım süreci de oldukça sancılıydı, karanlık odada yanlız saatler geçirdim, düşündüm ve kesip dikmeye başlayınca gerisi kendiliğinden geldi. Sanat böyle bir şey dostlar...

Duruyla Irmak ilk defa bu kadar güzel vakit geçirdiler. İlk defa bütün gün kendi hallerinde oyun oynadılar. Duru arada bir, ' anne Irmak bana kötü davranıyooo' diye yanıma gelince de, ' şikayet yok, şikayet yokkkk!' diye geri püskürttüm. Çocuklar bir arada olunca 'kim önce yemeğini bitirecek' yarışması kaçınılmazdır. Nası da kolay gaza gelirler! Tabaklar çabucak bitti, Irmak 5 senelik hayatında ilk defa salata yedi.

Durucumun burnu fıkfık yine bu aralar. Hafta sonu hiç dışarı çıkmadan evde dinlendik, hatta pazartesi de içim rahat etmedi, evde kaldık beraber, bugün daha iyi, başladı okula. Öğretmenine söyledim,
-ah hepimiz aynıyız, bende dahil! dedi. Anladığım kadarıyla, bu mümükler zıplayarak bütün çocukları geziyor, virüsler hızla dağılıyor. Bağışıklığımızı yüksek tutmamız lazım. Pekmeze devam...

Devamını Oku »

evde bir fırın kokusu...


Önceki gün, Duruyu erken alıp yola çıktık, öğretmeni de Duru yolda yesin diye, kurabiyelerini paketleyip verdi. Duru iştahla yerken bi taraftan da parmaklarını ve kafasını sallayarak
-ımmm mis misss ' demeye başladı. Birden kendimi kötü hissettim. Benim poğaça, kek, kurabiye türevleriyle aram kötüdür, evde de yapmıyorum, çocukta mahrum kalıyor diye düşündüm. Orta okul döneminde bir arkadaşım vardı, annesi böyle şeyleri beceremezdi, yapmazdı, bizde de sürekli olurdu ( ki biz yemediğimiz halde mutlaka pişerdi evde) arkadaşım da bize geldikçe bayılarak yer, bizde hayretle seyrederdik. Birden gözümde bu manzara canlandı, Duru gidip komşularda
-ne kadar iyisiniz teyze, bizim hiç poğaçamız olmadı, size hep gelebilirmiyim? fln derken hayal ettim. Bu hafta akşamları Duruşla beraber mutfakta zaman geçiriyoruz. Önceki gün ilk irmik helvamı yaptım. Ben hiç sevmem, Duru da yemedi. Allahtan kocam seviyo da yiyen birini bulabildim. Güzel olmuş, helva işte! dedi. Dün akşam da bu 'mahlepli kurbişler'i yaptık. Çiçekleri Durumerkep yaptı. Ama yemedi. Olsun. Eve sıcak bir fırın, çörek, börek kokusu yayıldı. Bu da yeter. Büyüdüğü zaman, annem bir poğaça yapardı, bütün ev misss gibi kokardı der belki. (kurabiyeleri de yine aynı kişi yedi:)

Devamını Oku »


''Woterloo savaşının en azgın günlerinde Napolyon ordularına emretti bir gece;
'düşman pusuda hiçbir siperden en küçük bir ışık huzmesi sızmayacak'
diye. Yakışıklı çavuş özenle yazıyordu mektubunu nişanlısına titrek ve solgun ışık altında. Ve kelebekler uçuruyordu beyaz kağıttan ülkesine.
-Senin için ölümü göze aldım diyordu.Sen buna değersin. Eğer napolyon benim ışık altında sana mektup yazdığımı görürse bir dakika bile tereddüt etmeden beni öldürür. Evet ama sen buna değersin. Sen ölüme değersin.
Son cümleleri bunlar olmadı. Sipere yaklaşan karaltıyı çok sonra farketti. Karaltı mektubunu istedi. Ve soluksuz okudu. Sonra çavuşa son cümlesini yazmasını emretti. Çavuş son satırı
-Napolyon beni gördü ve öldürdü
diye tamamladı. Karaltı mektubu geri aldı ve itinayla katlayarak üniformasının sol cebine yerleştirdi. Bir el silah sesi duyuldu ve kuşlar havalandı''

Erk ACARER

Devamını Oku »

Kreşte günler ağır geçer diyorlar....


Durucumun okula başlamasından bu yana bir aydan fazla zaman geçti. Gözlemleyerek değişiklikleri farketmeye, aklımda tutmaya çalışıyorum, çünkü zaman, kendi istediği zaman gerçekten çok hızlı akıyor. Daha geçen seneki fotoğraflarına bakıyorum, minyatür bir Duru var, keşke, boy boy aynı çocuktan olsa evde, istediğim zaman, istediğim boyuttaki halini sevsem, yeni birşey öğrendikçe, daha küçük bir halini yakalıyıp, onu uygulasam istiyorum. Çok şey mi istiyorum günlük?

Değişiklikler diyodum. Gerçekten kısa süre içinde çok fazla geliştiğini görüyorum, bu da çok hoşuma gidiyor. Sabahları okula girerken, ayakkabılarını çıkarıp dolabına koyuyor, ev ayakkabılarını giyiyor, üstünü çıkarıp asıyor, odalarındaki dolaptada kendi bölümleri var, yedeklerini kendisi yerleştiriyor, çantasını kapatıp asıyor vs... Belki okuyunca, abartı bir sevinç gibi gelebilir benimki ama, evde benim yaptırmayı düşünmediğim, onun yerine gönüllü olarak benim yaptığım şeylerdi bunlar. Hala ayakkabılarıyla uğraşırken gördüğümde, atlayıp kendim yapmamak için kendimi zor tutuyorum...

Akşamları almaya gittiğimde üstü mutlaka değişmiş oluyor, çünkü yemeklerini kendisi yiyor, çorbasını döküp saçarak ta olsa kendisi içiyor. Ben evde hala kendim yediriyorum, hala bu işi ona bırakmayı başaramadım ama en azından bunu kendi başına yapabildiğini biliyorum. Yani Durunun değil, benim öğrenmem gereken bişey bu yemek yedirme konusu.

Güzel havalarda pusetini yanımıza alıyoruz, eve yürüyerek dönüyoruz, yanıma mutlaka elma alıyorum, yolda elmasını kemirirken, o gün yaptıklarını anlatıyor. Yeni şarkılar öğrenmiş oluyor, bana da öğretiyor. Heyecanla oyunlarını, arkadaşlarını anlatırken, hayran hayran seyrediyorum. Kasım sonunda günlük dersleri başlayacak. İki gün jimnastik, bir gün ingilizce, bir gün de ebru öğretmeni gelecek. Satranç 4 yaş grubuna varilmiyor, bende sıkılmasını istemiyorum zaten. Önemli olan jimnastik şu an benim için.

Tek sıkıntımız, herzamanki gibi, üstünü değiştirmemek için elinden geleni yapması. Evin içinde dört tur atıyoruz sabahları. Ödül, ceza, trip, kavga, küsme, tehdit, bütün yöntemler denendikten sonra bir şekilde ikna oluyor,
-tamam annecimm, özür dilerimm, sarılıyımmm.... şeklinme mırmır konuşmaya başlayınca giydirebiliyorum üstünü. Bir de pekmez içme eziyetimiz var, her sabah mutlaka içirmeye çalışıyorum, tabi kolay olmuyor. Bunlar zaten bizim için hep sorundu, yeni birşey değil. Okulun getirilerinden memnunuz, özellikle isteyerek, keyifle içeri girmesinden. Maşallah de günlük!

Devamını Oku »

Disney On Ice



Perşembe Günü işi gücü bırakıp Duruyu gösteriye götürdük. Reklamını ilk gördüğünde !anne buna gidelimmiiii' dedi, bende çok düşünmeden olur demiştim, sonra da her reklamd 'biz buna gidiceesss, miki maaaooosss, aaa bass ta varrr ' diye sevinmeye başladı. Son hafta da,'hala perşembe olmadımı? kaçgün kaldı? neden gitmiyoruz? diye sürekli sordu. Yani şart oldu gitmek.Çarşamba akşamı, okuldan alırken, öğretmenlerine 'ben yarın yokuuumm' diye bağırarak vedalaştı. Aslında aynı gün de ilk veli toplantımız vardı ama katılamadık. Çocuğun kırık notu varmı bilemiyorum şu anda :)
Gösteri güzeldi. Duru çok beğendi. Sadece ses biraz boğuktu, çocuk sesleri de biraz uğultuya neden oldu ama ışık, sahne vs... çok iyiydi.



Devamını Oku »