Nereden geldik nerelere gidicez...


Canım sıkkın. Keyfimi kaçırıyor yine memleket meseleleri. Uzun zamandır vazgeçmiştim, kendimi çoğunluk bunu istiyorsa yapacak bişey yok diye avutuyor, hatta şaşırmıyordum da artık ama olmuyor, dozu artıyor git gide. Benim de kendime göre bir muhafazakar yanım var ve kadınsal konularda bir erkek yorumu duymak beni hep rahatsız eder, hele ki tepeden inme böyle bir yasak...

Hatun egemen bir blog alemi var, ya da benim penceremden öyle görünüyor, ama çıt yok... Sanki bizim meselemiz değilmiş gibi... Benim kocamla oturup karar vermem gereken bir konuda bir başkasına söz hakkı düşmez, daha vahim durumlarda, nasıl bir dayatma yapılabilir? Kadını koruyamayan, erkek terörünü halledemeyen, aksine sessizliğiyle bütün bu suçlara ortak olan, erkek egemen bir toplumuz, kimin ne hakkı var bir kadını cinayetle suçlamaya, bu kadar mı temiz sicilimiz?

Kızım için endişeleniyorum, ütü yaparken bile bunları düşünüyorum, duyduğumdan beri kafamdan atamıyorum daha doğrusu...Hiç sevmem 'bu ülkede yaşanmaz' söylemini, bütün zorluklarıyla ve güzellikleriyle bağlıyım ben, uğruna canını verenlerin hatırası için. Ama artık inceden bir tiksinti duyuyorum, sanki burası benim herşeyiyle sevdiğim yer değil, başkalarının ülkesi. Artık eskisi kadar sevemiyorum bu suskun insanları...

Devamını Oku »

Annelere süprizler hiç bitmesin, hep sürsün...

 Vaktiyle, mektebimizin bahçesinde, valideler günü münasebetiyle tertip edilen kahfealtı davetine icabet ettik, kerimemle beraber. Pek muhterem hanımefendiler ve talebelerine pek düşkün kıymetli muallimelerle hoşca vakitler geçirdik.
Pek hoş tanzim edilmiş mükellef bir kahfaltıdan sonra tasasız ve de kaygısız muhabbetle devam ettik. Evlatlarımız akranlarıyla bir arada, koşturup oynarken, bizi de hazırlanan beste ve nağmelerle şaşırtıp mesut bahtiyar eylediler. Bu güzel günü hazırlayan ve emek verenlere sonsuz teşekkürlerimi arz etmekle kesb-i şeref eylediğimi bildikmekten mütevellik memnuniyetlerimi beyanla müftehirim!!! 
Anlayan beri gelsin.







Bir de;
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi 
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.”  demiş Kanuni Sultan Süleyman... Gerçekten muhteşem söylemiş...

Devamını Oku »

Memleketimden Anne Manzaraları

 Duruş hastalanınca gösteriden sonraki hafta okula gidemedi,  evde de çok sıkıldı, bazen parka çıktık akşam üstü, açık hava iyi geliyor. Biz de Demirle bankta oturup etrafı seyrediyoruz. Akabinde bir anne başını uzatıp;
-çok ta esiyor, üşümesin, rüzgar hasta yapar, küçük daha, vir vir bır bır.... İçimden, 'biraz sus motorun soğusun' demek istiyorum, diyemiyorum. 
 Duruşu okuldan almaya gidiyoruz, yönümüz güneşe doğru olunca Demir huysuzlanıyor, güneşliği, şapkası de fayda etmiyor, anında karşıdan gelen başka bir anne, müdehalede gecikmiyor; 
-güneş gözüne giriyor annesi!  
Sen bir dahisin teyzesi! 
 Markette alış veriş için cebelleşiyorum, Demir de arabasında yatmamak için şansını zorluyor. Ben duymamaya çalışıyorum vızıltıyı ama dürtmek için hazır kıta bekleyenler var. 
-çok ağlıyo annesi!
Ya bi siii git teyzesi! Çok afedersin günlükçüm.
Bir de mesela sohbet çok kısır oluyor bazılarıyla. Günlük rutinden şikayet edersiniz, anında en pratik çözümü söyler, tıkarlar insanın ağzına lafı. 'yok olmuyo' dersin, 'sen beceremiyosun' a getirirler. Artık muhabbet, dönüşü olmayan bir yola girer, senin, çözümsüz bir soruna sahip olduğunu kanıtlama çabalarınına karşılık, onun, bunu çok kolay hallettiği üzerine diretmesiyle, inatlaşmaya başlarsın. Sonunda da, 'gerizekalı deseydi de ancak bu kadar sinir olurdum zaten' dersin kendi kendine. Ya da bana öyle geliyo ne bilim işte. Asabiyim. Kompleksliyim. Perdelerimi kaldırdığımda da kedi gibi bir anneyim...

Devamını Oku »

PİNK SWAN...

Duruşun bu seneki ingilizce gösterisi bizi o kadar şaşırttı ki. Hastaydı, ateşi vardı, evden çıkarken 'istersen gitmeyelim, dinlen evde' dedik, gitmek istedi. O arada midesi bulandı, kustu, Ferhatın elinden ilaç şişesi fırladı, kırıldı yerler şurup oldu, Demiri hazırlarken geç kaldık, velhasılı kelam, çok zor çıkabildik evden. Arabada, ateşi yükseldi, uyuklamaya başladı , bende korkmaya başladım, havale geçir, kuliste farkedilmez diye. Yine de çıkmak istemesi zaten yeterince şaşırtıcıydı bizim için, çünkü daha önce bir gösterisini yarım bırakmışlığı da vardı. Demiri babaannesine bırakıp, Duruşu öğretmenine teslim ettik, yerimize oturduk, gergin bir bekleyiş başladı. 

Sahneye çıktıklarında pembe yanakları dışında hastalık hali silinmişti. Hele masanın üstünde görünce gerçekten çok şaşırdık, hiç ipucu da vermemişlerdi ki... 

Gösterinin tamamı çok güzeldi, bittiğinde, artık bitti, başka skeç yok! demek durumunda kaldılar, çünkü hala herkes gibi ağzımızı toparlayamamış, yerimizde kalakalmıştık...

Bizi çok mutlu eden,  kabuğundan çıkan, isteyerek gösterisini tamamlayan, ve sahnede çok eğlenen bir Duru görmekti...Öğretmenlerinin doğru yönlendirmeleri, ilgili, ve sevgi dolu yaklaşımlarıydı Duruyu motive eden, çok yoruldular, hepsine sonsuz teşekkürler, bize bu gururu yaşattıkları için...













CANIMIN İÇİ, SENİ ÇOK SEVİYORUM, BİR NUMARAM BENİM...

Devamını Oku »

Ot gibi...


 Pazar alış verişini severim. Havalar ısındığından beri Demirle pazara çıkabiliyoruz. Yine de yakında bir semt pazarı olmayışı hala problem ve hala ilginç geliyor bana. 

 Bana en çekici gelen otların, marulların, yeşilliklerin ve sarı limonların olduğu tezgahlar. Yaz kış, ıslanmış ışıl ışıl otlar. Mesela maydanozsuz kahfaltı yavan gelir, rokasız balık tatsız-tuzsuz, dere otsuz hafta geçmemeli zaten. Baharın geldiğini taze sarımsakların belirmesinden anlıyorum, her bahar 'bu sene 40 enginar yemeyen yamulsun' diyorum, ama 3 'ü geçemedim hiç... Brokoliyle yeşil çayı da sevemedim bi türlü...Bi de tekerlememiz var;

dandini dandini dasdana
Demirde girrmiş bostana
kov bostancı Demiri
yemesin brokoliyi

dandini dandini dasdana
Duruşta girmiş bostana
kov bostancı Duruşu
yemesin avokadoyu...
Sağ baştan; yeşil soğan, taze sarımsak, pırasa ve sarımsak. Familya geniş. Biçimsiz köy biberleri de göstermeye başladı kendini, şimdi artık menemenli kahfaltıların zamanı ve hiçbir süpermarket manav reyonu, asla bir pazar olamaz...

Misafirlikte, çay faslında en sevdiğim salatalardır, Hamuru bol, salatası az bir sofraysa üzülürüm, hele salata koca kasede değilde kuş kadarsa bozulurum, herkes salata yiycek, bana az kalıcak diye endişelenirim, kısırsa sevinir, marcimekli köfteyse tekrar almaya utanırım...












Pazardan gelen klorofiller, likopenler, meyveler, sebzeler, suda bekler, temiz temiz dolaba girer, sonrada, makarnanın sosuna girer, çorbanın, omletin, salatanın üstüne düşer... Güzel de süt yapar, koyu kıvamlı...
Canım uzun zamandır şöööyle çatır çatır bişeylerin fotoğrafını çekmek istiyodu , çocuklardan başka bi şey çekemez oldum. Malum, ikiledik.  

Babamızın Antalyadan toplayıp getirdiği portakallar... Karpuz da var, portakalda aynı anda. Garip... 






Devamını Oku »